yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (27)
    • medya (4)

    1. Bu ay içerisinde ilk defa gitme şansı bulduğum dünya şehirlerinden biridir.

    Sadece birkaç gün kalabildiğimiz halde genel bir fikir edinebildiğimi düşünüyorum ve yaşadığım ülke almanya'ya kıyasla bayağı istanbul'a benzettiğimi söyleyebilirim. Ne açıdan derseniz cevaplaması biraz zor ama kabaca daha düzensiz, karışık, kuralsız ve azıcık da pis diyebilirim ama rahatsız edecek kadar değil, sadece kıyas :) öyle herkesin aşık olacağı bir şehir olmasa da beğendim, bir kez olsun gidip görülmeli gibi.

    Özellikle gününüzün yarısını aç susuz kuyrukta beklemekle geçirmek istemiyorsanız, eyfel kulesinin ikinci katına kadar kendi ayacıklarınızla çıkmanızı tavsiye ederim :)

    Edit: cevap mahiyetinde söylemiyorum ama ne ahım şahım giyimli insanlar gördüm ne de şahane nezih ortamlar, cafeler vs vs. Topu topu birkaç gün ordaydım, atıp tutmak haddime değil (kaldi ki her köşesini gördüğümü iddia edemem) ama Cidden bu kadar abartılacak bir yanı yoktu ya. Genel olarak hatıra olması açısından hoştu, o kadar. Bana göre ne alışveriş cenneti ne kokoş kadınlar şehri ne de bir şeylerin kalbi :))

    22 ağustos 2015 19:25 23 ağustos 2015 11:56

    2. seyahat planımda ayırdığım üç günün yetmediği şehir. gezilecek görülecek çok yer var ve çok turistik bir şehir olduğu için bu yerlerin önünde ciddi kuyruklar nedeniyle epey vakit kaybediyorsunuz.

    metro ağı kapsamlı her noktaya erişebilirsiniz ancak bu kadar hoş bi şehri mümkün olduğunca yürüyerek gezmek en güzeli.

    hatta deli gibi oradan oraya koşturmak yerine cafelerde şarabınızı yudumlayıp ya da gardenlerde boş boş oturup etrafı izlemelisiniz.

    her yeri parfüm kokuyor zannetmeyin bok kokan noktaları da var.

    mümkün olduğunca şehir haritasındaki bir numaralı merkez noktasında konaklayın.

    modayı kozmetiği seven romantik bir kadınsanız en az bir kez daha paris'e gitmek isteyeceksiniz.

    22 ağustos 2015 21:00

    3. Tarih kokan, sokakları ve Mimarisi beni kendine hayran bırakan şehir.

    Güzel ve bakımlı kadınlarla dolu caddeler,

    kibar insanlar ( ingilizce karşılık verme konusunda aşırı milliyetçi tutumları hariç)

    metroda, yolda orda burda görülen her 3 erkekten 2 sinin aşık olma potansiyeli barındırması ve genelinin çok şık olması ( ben ilk paçasını kıvrık pantolon giyen erkekleri de orda görmüştüm )

    Her sokak başında alkolden tutun da anahtarlığa kadar bir şeyler satmaya çalışan siyahiler. ( çok insancıllardı benim denk geldiklerim öyle zorla satmaya çalışan tipler değil)

    * taksileri aşırı ! Pahalı ( 6 7 dk için 32€ bayıldım hala acısı içimde)

    * sokaklara taşan harika kafeler

    * müzeler müzesi la louvre

    * 10-15 € ya hediyelik çok hoş parfümler veya ünlü markalarin 15 ml lik parfümlerini 15-20 € bulabileceğiniz bi sürü güzel kozmetik dükkanı.

    * şehre can katan ren nehri ve üstündeki köprülerdeki aşk kilitleri ( gerçi artık kaldırıldı )

    * sık sık karsilasabileceginiz bi sürü sanat etkinliği

    * bakımlı kokoş teyzeler ve amcalar

    * sık sık tutkulu bi şekilde öpüştüğünü görebileceğiniz bi sürü çift

    Benim malesef 1.5 gün geçirme şansım oldu Paris'te. 1.5 gün de bunları gözlemleyebildim.

    1.5 günümü bi kaç fotoyla derledim. ( evet Kezban Paris'te )

    22 ağustos 2015 21:34


    4. Fransa turumuzda yer alan ilk şehirdi Paris, Almanya'dan otobüsle gitmemiz ve ilk durağımızın da Paris olması nedeniyle yarı uykulu hatırladığım bir şehir. En çok aklımda kalan dikkatimi çekenler louis vuitton mağazası önündeki sıranın uzunluğu ve insanların giyim tarzları olmuştu. İlk bakışta benden çok farklı şeyler giymiyorlardı dikkat çeken detaylardı, kemerler, şapkalar, rengarenk gözlükler, kabarık saçlar... Anlatıldığı kadar var bence Paris; kafeleri, her köşe başındaki sevimli butikleri ve mutlaka akşam görülmesi gereken Eyfel kulesi. Tadı damağımda kaldı doğrusu.

    22 ağustos 2015 22:15

    5. Muhtemelen hunharca beğenmedim'i tıklayacak cevval süslüler olacaktır; fakat açık Konuşmak gerekirse milletin Paris 'in neresini sevdiğini bir türlü anlayamadım. Burnu yere düşse almayacak; ukalalığı milliyetçilik olarak yorumlanan sakinleri var bu şehirin. Kışın depresyona girdiren havasından bahsetmiyorum. Mis gibi Floransa, Barselona vb dururken neden canısı? Acıyı sevmek olur mu? (gizlinot: :D)

    22 ağustos 2015 22:51

    6. gitmek isteyip de gidemeyeceğim onlarca şehirden biri off.

    23 ağustos 2015 00:03

    7. benim de avrupa'da ilk gittiğim şehirdir kendisi. toplamda 3 gün kaldım. ve ben, aşık olan sınıfındayım.

    Ben temmuzun 14'ünde gitmiştim, yazın o sıcağında dere tepe dolanabildiğimiz kadar dolanmıştık. Champs elysee'den metroya binmiştik ve inanılmaz kalabalıktı, bildiğiniz bizim 34A metrobüs gibi. Ve ben gayri ihtiyarı nefesimi tuttum, hani yazın ortası, sıcak, insanlar leş gibi ter kokacak ya alışmışım, e tabi maksimum 30 sn falan tuttum nefesimi, nefes almak zorunda kalınca "aaa kokmuyo??!?!?" yanımdaki arkadaşlarıma döndüm, "arkadaşlar ter kokusu yok?, aaa neden ki?"

    ve o kalabalıkta herkes bir eliyle barlara (ne denir işte direklere) tutunurken, boşta kalan ellerinde kitap tutuyorlardı, yani metroda kitap okuyolardı ayakta giderken, inanılmaz şaşırmıştım.

    bir kez bile paris'te bok kokusu almadım, metrolarda o metroya has rutubet, küf kokusu vardı yalan değil, ama bok, sidik bilmem ne hiç bir şekilde pis kokular almadım. böylesine güzel tarih, böylesine güzel müzeler, o mimari, o işçilik. yollarda bir tane çöp olmaması, hala da içim gider paris'e..

    ernest hemingway demiş ki zamanında: "If you are lucky enough to have lived in Paris as a young man, then wherever you go for the rest of your life it stays with you, for Paris is a moveable feast" yani çevirmeye çaışayım: "genç bir adam olarak Paris'te yaşama sansına sahip olduysanız daha sonra nereye giderseniz gidin, o sizinle birlikte kalacaktır çünkü Paris devingen (hareket eden) bir şenliktir".

    benim tüylerimi diken diken eden bir şehir oldu, asla istanbula dönmek istemedim, hala da ordan iş bakarım. belki istanbuldan, insanlarından, yaşadığım memleketin barbarlığından, başımıza gelenlerden tiksindiğim için bu kadar sevdim paris'i. bilemiyorum ama bende bıraktığı etki çok sağlam oldu.

    Sacre Coeur ve etrafındaki cafeler, barlar, yemekleri, şarapları. Muhteşem bir şehir bence. 3 günlüğüne gittim, hala benimle birlikte gerçekten. Önümüzdeki sene içerisinde 5 günlük veya 1 haftalık bir gezi planlıyorum, annemle ve kardeşimle, şimdiden heyecanlıyım.

    gitmeyen süslü arkadaşlarımın gitmesini, özellikle Sacre Coeur'u gezip, çıktıktan sonra civardaki restaurantlarda bir kadeh kırmızı şarap içmelerini tavsiye ederim.

    bir şenliktir paris...

    23 ağustos 2015 18:58


    8. Arkadaşlar gezdiğiniz gördüğünüz sizin olsun da allah aşkına 3 gün kaldığınız şehir için bok kokmuyor demeyin. Gayet bok kokan, boka basma ihtimalinizin de türkiye'dekinden yüz kat fazla olduğu bir şehir. Çünkü fransa'nın tüm şehirlerinde olduğu gibi insanlar köpeklerinin kakalarını toplamazlar.

    Evsiz sayısı, sidikli, kokak sayısı çoktur. Lütfen. Yalvarıyorum. 3 günlük turistik geziyle genelleme yapmayın. Ben severim o ayrı ama paris de kokar canlarım.

    23 ağustos 2015 19:55

    9. (bkz: Oryantalizm)

    23 ağustos 2015 19:59 23 ağustos 2015 19:59

    10. Gezip gördüğüm Avrupa şehirlerini en çok yaşamak isteyeceğimden en az yaşamak isteyeceğim şehre doğru sıralasam son sırada olacak şehirdir.

    Gezmek için güzel, tamam. Ancak pahalı, insanları ukala ve insanı rahatsız edecek ölçüde heterojen bir şehir. Kaç gün gezdik, nerede şık fransız tipi cafeler, pahalı restoranlar görsek içeridekilerin hepsi beyazdı. Tüm mc donalds çalışanları, temizlik görevlileri, üç kuruş paraya çalışan ne kadar insan varsa hepsi siyahiydi. Bir tane beyaz çalışan görmedim, göremedim böyle yerlerde... Fransa'nın sömürgesi ülkelerden gelmiş insanlar; belki bunu kanıksamışlar ama dışarıdan bakan bir göz için çok rahatsız ediciydi. 2.sınıf vatandaş muamelesi görünce de ne olur; bu insanlar ister istemez daha asabi, daha umursamaz, daha kavgacı olurlar. Gece metro'da, orada burada birkaç kez bu sebeple gerildiğimi hatırlıyorum. Zaten Şehir merkezi ve ücra köşeleri arasında da inanılmaz bir fark var.

    Ben bu heterojenliği sevmiyorum, beyaz fransızların burnundan kıl aldırmadığı burjuvaziyi sevmiyorum, ingilizce bildikleri halde konuşmadıkları milliyetçiliği sevmiyorum. Bu sebeple bence yaşanacak bir şehir değildir Paris, gezilip görülecek bir şehirdir en fazla...

    23 ağustos 2015 21:05 27 ağustos 2015 21:09