1. hayatınızda size acı veren şeyleri atmaya, sizi darlayan, boğan eşyaları uzaklaştırmaya yönelten düşünce şekli. benim aklıma aşağıda ki eski bir yazıyı getirdi bu, sizinle paylaşmak istedim. yazının kaynağını bilmiyorum, bulursam editleyeceğim.
o neden aldığımı bilmediğim saçma sapan renkli ojeyi,
kilo alınca giyerim elbisemi
sadece bir taşı düşmüş ben bunu takarım kolyemi,
masanın altına itiştirdiğim bir boyasam pırıl pırıl, giyerim ki ben bunu botlarımı,
dolapta gün yüzü görmeden bekleyen o kulpu kırık çok sevdiğim fincanı,
neyse halim diye aldığım o rengi bana hiç yakışmayan çirkin ötesi ruju,
o hiç sevmediğim insanla çekilen sırf güzel çıkmışım diye silmediğim fotoğrafı,
hani çekmecenin en dibinde ben bunu kullanırım diye tuttuğum broşu (broş mu kaldı allasen), attım ben.
oh şöyle bir kendime geldim.
sen de at.
şimdi de belki'leri at. hele ihtimalleri dök eteğinden gitsin.
olacaktı, son anda dağlar denizlere paralel olduğu için olmadı. kesin olurdu çin'de bir kadın öylece hapşuruvermeseydi'leri de at. olmamış işte.
takılıp kaldığın o geceyi,
düşünüp durduğun o günü,
kanayıp durduğun o yaratılmışı, at.
yanında olmayanların o aklında kalan görüntülerini, seni hala kırdıklarının farkına varamadıkları o olayları da at gitsin bu defa.
o hiç yapmadığın yüz maskesi tarifini,
gazeteden kesip sakladığın o diyet listesini,
içini oyan o son cümleyi at.
içinde kalan ukdeyi at.
o azimle, inançla zamanı gelince yemeyi beklediğin intikam yemeğini de dök gitsin. soğudu mu tadı olmaz bir kere.
cevabı olmayan soruları unut.
kaçırdığın fırsatları,
yürümeyen ilişkileri,
ucuz aşk romanlarını, bir de o yıllardır sakladığın antalya'dan kalma şarap şişesini at.
yolunu beklediğini,
yolunun tam ortasında bekleyenleri,
o bir türlü alamadığın tüvit ceketin hayalini,
arkandan konuşanları,
aldığın ilk mektubu hatta aldığın son mektubu,
hatıra defterini de at gitsin.
çalışmayan o kol saati var ya onu kaldırıp at.
kaçan vapuru,
yersiz acıları, zamansız hem yaş aldıran hem gözü yaşlandıran o konuşmaları at,
"o gün" var ya, işte tam o günü at gitsin.
yastığın altında sakladıklarını, yorgandan önce üzerini örtenleri, o gelmeyecek gemi klişesini at.
bak şimdi aydınlandı değil mi?
at gitsin, kıymetli olan sensin.