1. leslie alan horvitz'in genetik komplo adıyla türkçe'ye çevrilen ve olimpos yayınlarından çıkan, dna üzerine yazılmış gerilim korku türünde bir kitap. aynı zamanda bilim kurgu türünde verilmiş güzel bir örnek. dna'nız hakkında bilmediğiniz her şey sizi öldürebilir diye bir cümle karşılıyor sizi kapakta. çok iddialı, ama bir o kadar da gerçekliği yadsınamaz bir cümle. kitap hakkında birçok şeyi özetliyor da denebilir bir yerde. biohacker ve genetik manipülasyon gibi kavramlarla ilk kez bu kitapta karşılaşınca başta biraz terimlerle birlikte anlaması güçmüş geliyor. yalnız kitap ilerledikçe ve konu şekillendikçe çok zevkli bir hal alıyor okumak. özellikle de araçların amaç olarak görülüp, bildiğimizden çok daha farklı bir şekilde kullanılmaya başlaması gerçekten çok sarsıcı. gerilim de burada başlıyor zaten. o açıdan son derece özgün bir konu seçmiş yazar. polisiye okumayı seven biriyseniz, bildiğimiz anlamdaki polisiyelerdeki gerilimden biraz daha farklı, dahası tıbbi gerilim türüne birkaç adım daha yakın olduğunu söyleyebilirim. tarz ve tür olarak tıbbi gerilim türünün kraliçesi (gbkz: tess gerritsen)'ın eline su dökemez elbette orası ayrı. burada anlatılanlar onun kitaplarındakilerden daha farklı çünkü.
kısaca konusuna da biraz değineyim. biohacker denilen kişiler insanların organizmalarına bir şekilde girerek ya da dna'larıyla oynayarak alzheimer, kanser, kalp krizi gibi ölümcül hastalıkları tetiklemeyi amaçlıyor. buna bir tür suikast sistemi de denilebilir. kitapta adı geçen chimera adlı uluslararası bir eczacılık şirketi var. bu şirket, ürettikleriyle ülkelerin mevki ve makam sahibi siyasetçilerine, örneğin başbakan ve başkan gibi elit sınıftakilere karşı kullanıyor. önce onları güçte düşürerek, arkasından da suikastleri gerçekleştirmeye yönelik oldukça tehlikeli bir yöntem yani. başta amaç kalıtsal ilaçlar üretmek gibi görünürken, bir süre sonra iş aslında bunun üretilen ölümcül bir silah olduğuna kadar gidiyor. katil virüsün bulunmasını zorlaştırmasının yanında, ortada bir suçun olduğunu dahi gizleyen bir metot olduğunu anlatıyor yani.
dediğim gibi ilk başta akmıyor gibi gelse de, benim konu olarak hoşuma gittiği için severek okudum. hatta son birkaç sayfa kaldı. onu da kitabın üstünde biraz düşünerek, yani oyalanarak okuyorum. yoksa çoktan bitti. bir kez daha anladım ki bilim çok güçlü bir silah. sayfalar ilerledikçe bunu çok daha net bir şekilde fark ediyorsunuz zaten. önemli olan neyi, hangi şekillerde kullanacağınıza karar vermek. bu bilginin sınırlarını zorlamak gibi aslında. o nedenle de son derece şaşırtıcı ve okuyucuda merak uyandırıcı bir kitap olmuş.
ayrıca oldukça metodolojik bir kitap olmasına rağmen, yine de sade ve akıcı bir dili vardı. eğer gen bilimi konusu dikkatinizi çekiyorsa o açıdan kesinlikle öneririm. öyle okuması çok zor ve günlerce elinizde sürünecek bir kitap değil en azından. tabii ilgi alanınıza giriyorsa.