yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (5)
    • medya (0)

    1. zekasına hayran kaldığım atina doğumlu yönetmen, senarist ve yapımcı. şuana kadar yönettiği kynodontas, the lobster ve the killing of a sacred deer isimli filmlerini (bu üç filmin de senaryosunu efthymis filippou ile birlikte yazmışlar) ve yapımcısı olduğu attenberg isimli filmi izledim. aralarından en çok hoşuma giden ise the lobster oldu.

    filmlerinde genellikle distopyan bir evren yaratarak, içerisinde yaşadığımız toplumu ve toplumun birey üzerine olan etkilerini sert bir dille eleştirir. tarzı sert olduğu için filmlerini bir kesim çok beğenirken, başka bir kesim aşırı rahatsız edici olarak niteler fakat lars von trier'in de dediği gibi: "Bir film ayakkabıya kaçmış bir çakıl taşı gibi olmalıdır.”

    ukte sahibi: (yazar: lizziebennet)

    30 ağustos 2018 04:28 30 ağustos 2018 04:33

    2. The lobster ve killing of the sacred deer filmlerini izlediğim yunan yönetmen. The lobsterda melankoli ve ince bir kara mizah baskınken diğerinde kişinin kendisiyle,ailesiyle ve toplumla yüzleşmesi feci bir gerilime bulanmış. İki filmi de çok sevdim. 

    5 şubat 2019 17:15

    3. Dogtooth, lobster ve killing of a sacred deer filmlerini izledim. Özellikle dogtooth ile çok kendine özgü bir mizah ve hayalgücüne sahip olduğunu ve bunu güzel bir estetikle birleştirerek anlattığını görebiliyoruz. Konusu şu: yirmili yaşlarda olan üç çocuğunu da o zamana dek bahçeden dışarıya çıkarmamış bir karı kocanın korkutucu manipülasyonunu izliyoruz. Bu karı koca çocuklarına dış dünyanın çok tehlikeli ve korkunç olduğunu ve ancak köpek dişleri yerinden çıktığında (gizlinot: Ki bunun olmasına imkan yok) dışarıyı görebileceklerini söylüyor. Bunu da ancak arabayla yapabilirler çünkü dışarısı çok tehlikeli. Babaları da işe gidip geliyor ama onun köpek dişleri çoktan çıkmışmış ve arabadan asla inmiyormuşmuş.

    (bkz: Spoiler) filmdeki çocuklar bazı basit kelimelerin bile anlamlarını farklı biliyorlar. Mesela anne babaları deniz kelimesinin anlamını "ahşap kollu deri sandalye" şeklinde tanımlamış. Filmdeki iki kız, cinsel organlarından klavye olarak bahsediyor. Bunun gibi çok örnek var. Bu durum, kelimeler olmadan düşüncenin ne kadar sınırlı kaldığına dair pek çok şey söylüyor. Kızın isyan etmek için cesaretini topladığı, hatta anne babasının zırvalıklarından şüpheye düştüğü anda bile özgürlüğü için dişini kaybetmesi gerektiğini düşünmesi, hatta direkt kaçmak yerine arabanın bagajına saklanması hepimizi kapana kısmış hissettiriyor. Öğretilenin dışına çıkmanın ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Daha da kötüsü kızın özgürlüğüne kavuşup kavuşmadığını bile göremiyoruz. Kamera bagajda bir süre bekliyor ve film bitiyor. Ki bu yorgos'un çok sevdiği bir bitiş. Aynı şeyi lobster'da da bir nevi yapıyor. (bkz: Spoiler).

    Dogtooth'a bayılsam, lobster'ı bir tık daha az olmakla birlikte yine de çok sevsem de killing of a sacred deer'ı o kadar sevemedim. Dogtooth kadar çok şey söylemediğini, o kadar çok alegorik anlam barındırmadığını düşünüyorum. Ha, kötü değil, ilginç. Bir ara diğer filmlerini de izleyeceğim. Derinlikli ve sanatsal filmleri sevenlere tavsiye ediyorum.

    Edit: imla

    5 şubat 2019 18:27 5 şubat 2019 21:20


    4. çok sevdiğim yunan tuhaf dalgasının en ünlü yönetmeni. the lobster, dogtooth, killing of a sacred deer ve alpeis izlenilesi filmler. the favoruite da çok güzel bir film olmasına rağmen yorgos'un biim bildiğimiz tarzının bir miktar dışında kalmış. hep tuhaf kal yorgos. bu hafta başka sinemada filmleri gösteriliyor. izlemek isteyenlere duyurulur.

    5 şubat 2019 21:23

    5. Lars von trier ve michael haneke bileşimi deniyor tarzı için. Son filmi the favourite bildiğimiz lanthimos tarzına en uzak filmi olsa da benim en çok beğendiğim oldu. 

    5 şubat 2019 23:10