7.
Maaşımı ya da çalışma süremi kendine dert edinen arkadaşıma söylemek istediğim birkaç şey var:
" Bak arkadaşım, hiçbir zaman kötü bi öğrenci olmadım. Yapmak istediğim mesleği daha ilkokuldayken koymuştum kafama. Lisede hem gayet iyi bir sınav puanı hem de çok yüksek bir yetenek puanı alıp öyle başladım istediğim liseye. Yıllarca hem kendi alan derslerime hem de diğer temel derslere çalıştım. Üniversitede " siz barajı geçseniz yetiyor zaten " diye kafa şişiren akranlarımın çoğundan yüksek puan alıp, yine günlerce yetenek sınavı peşinde koşturup alanımdaki en iyi üniversiteye girdim. Sen ders çalışıp arkadaşlarınla güzel güzel bir şeyler iciyorken ben bölüm kapanana kadar okulda çalışıp, üstüne bazen yemek bile yiyemeden para kazanmaya gidiyordum. Öğrencilik hayatım boyunca arkadaşlarımın pazar kahvaltısı saatlerinde şehrin bir ucundaki müzik evlerinde, dünyanın en şımarık öğrencileriyle 3. Dersime falan giriyordum. Çünkü para verip çocuklarına özel enstrüman dersi aldıran ailelerin büyük bir çoğunluğu çocuklarının en az Chopin, Mozart kadar yetenekli olduğundan emindir.
Sonra okulu gayet güzel bir ortalamayla bitirdim. Yarım dönem sonra gayet yüksek bir ales puanı ve tekrar söylememe gerek var mı bilmiyorum ama baba gibi bir yetenek sınavıyla yüksek lisans yapmaya başladım. Bu sırada özel kurumlarda üç kuruş paraya öğretmenlik yapıyordum. Öğretmenlik dediğime bakma ama; bazen temizlikçi, bazen aşçı, bazen velilerin stres topusun özeldeysen.
Neyse sonra anladım ki bu iş böyle olmayacak. En güzeli kpss' ye çalışıp devlete bağlı olmak. Döndüm memleketime, dershaneye yazıldım. Yine " sizin puanınız çok düşüüeekk " diye aptalca sidik yarışına girenlere inat gayet güzel bi puan aldım. Hoş almasam ne olur, Kpss puanım mı karar verecek benim öğretmen olup olamayacağıma? Neyse allah yüzüme baktı ve gayet şirin, güzel bir köye atandım. Hayatımda ilk kez odun sobası yakmayı öğrendim. Elektriğimiz bi var bi yok, kışın kar yağdığında sularımız donuyor, su basıncı az olduğu için duşa girmeden bir saat önce su ısıtmaya başlıyorum ama mutluyum. Çok mutluyum hem de çünkü işime aşığım. İş değil hatta bu benim için. Ben o çocuklara aşığım çünkü.
Şimdi benim çocuklarım senin adını bile hayatında duymadığın müzik türlerini sular seller gibi biliyor, dinliyor. Senin duysan yemek sanacağın çalgıların telli mi, vurmalı mı, üflemeli mi, yaylı mı; hangi Sınıfa girdiğini biliyor. Dağ başındaki köye çok sesli korolar gidiyor ayaklarına. Türkiye' nin ilk pilotu kim, ilk tiyatro sanatçısı kim, baro ne demek, Atatürk' ün en çok sevdiği yazarlar kimler bunların hepsini biliyor. Dünyanın her tarafından mektup arkadaşları var artık, onlarla mektuplaşıyorlar.
Şimdi sen benim maaşıma hâlâ göz dikiyorsan bu senin bencilliğin, senin ayıbın.
Genellemeyeceksin arkadaşım, kimseyi genellemeyeceksin. Zamanında öğretmen maaşının milletvekili maaşından yüksek olmasını isteyen bir liderimiz vardı ya, onu hatırla arada bir. Ya da ahkam kesme, gel iki odun taşı, okulu temizle azıcık da çorbada tuzun olsun.
10 ekim 2015 09:56
10 ekim 2015 09:59