1.
senaristliğini ve yönetmenliğini (gbkz: çağan ırmak)'ın üstlendiği 2008 yapımı melodram.
ben üniversite son sınıftaydım galiba, tam bir çağan ırmak hastası olduğum için konusunu monusunu okumadan bilet almıştım. hatta o günü asla unutamam. babam iş için ankara'ya gelmişti, genellikle geldiğinde pek vakti olmazdı ve onun usulü bir yemek yer bir tatlı yerdik sonra babam mersin'e dönerdi ben yurda. o günse akşama kadar vakti vardı, hadi dedim bugün benim usulüm olsun. Önce kızılayda nargile içip tavla oynadığımız bi mekan vardı, karşısında sinema. babama dedim sen git otur ben biletleri alıp gelicem; harçlık babadan ama olsun biletler benden :)
seansı beklerken cafede oturduk çay, tavla, nargile. sonra filme girdik ve bom, giriş sahnesinden pornografik! hık bık derken ara geldi istersen çıkalım dedim babama ama o da modern baba, rahatsız olmasına rağmen çıkmak istemedi öyle böyle bitirdik filmi :)
babamı kaybettikten sonra hiç izlememiştim filmi, bugün netflix'ten yeniden izledim, ilişki melodramı benim için bambaşka bir anlam ifade ediyor özetle.
filme gelirsem, ben sevmiştim; değişikti, o zamana kadar türk sinemasında işlenmemiş ama hepimizin gerçekten hayatına bir noktada dokunmuş "meeehhhh ben seni hak etmiyorum" erkeğini güzel yansıtan bir film. üzerine çok geyik döndü, filmle fazlaca dalga geçildi falan ama, bence daha iyisi de yapılmadı.
diğer yandan şimdi yeniden izleyince istanbul'u çokça özlediğimi fark ettim, ama istiklalin beton denizi olmadan önceki haliyle, galatada cafelere saldırılmadan önceki haliyle.. son gidişimde çok üzüldüğüm için uzun zamandır gitmiyorum, ayaklarım gitmiyor o beton denizine :(
ps. bence alper'in gay olma durumu zorlama bir çıkarım olmuş.
22 temmuz 2019 16:25
22 temmuz 2019 16:27
2.
(bkz: spoiler içerir)
ben bu filmi üniversite birinci sınıfta izlemiştim, fena gelmemişti. O zamanlar yeni üniversiteli olmuşsun, işte ıssız adam terkedilen kız falan böyle şeyler etkiliyordu demek. Aklımda kalan şeyler: müzikleri, "Ada ben ayrılmak istiyorum" repliği ve annesinden utandığı, düğün dernek her şeyden sıkıldığı sahnelerdi. Dün akşam tekrar izledim Netflix'te. Neredeyse 12 yıl sonra. (Bu arada Netflix sex sahnelerinin neredeyse tamamını sansürlemiş.) Şimdi öncelikle 12 yıl sonra aklı-selim 30 yaşında bir kadın olarak ifade etmek isterim ki; sahafta karşılaştığım bayık bakışlı gevşek ağızlı bir adam bana sahafta sorduğum kitabı alıp ısrarla takip edip çalıştığım mekana gelse net olarak sapık der, az daha ısrarcı olursa da polisi ararım. Bu yorumu beğenmeyecek süslülere hayatlarında hep iyi ve düzgün insanlarla karşılaşmaları temennisiyle dünyanın ne yazık ki sapık ve tehlikeli adamlarla dolu olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak isterim.
Bir de kardeşim illa bir kızla tanışmak istiyorsan bunun türlü yolu var. Hazır kızın mekanını da bulmuşsun. Biraz yaratıcı olabilirsin. Hem sapık gibi de görünmemiş olursun. Bu filmde anlatılmak istenen fuck body olaylarında bu tarz şeylerin normal olduğuysa, Ada'nın bu adama birkaç gün içinde aşık olması, arkasından ağlaması ya da Alper'in mutfakta parmağını kesmesi falan bu işe sığmaz. Hatta bu ağlama olayları da lise falan değil ortaokul yıllarında yaşanabilecek olaylar arasına anca girer. Bunlara ek olarak, başta Melis Birkan'ın ruhsuz, zorlama oyunculuğu, diyaloglarda hem onun hem Alper'in mikrofon karşısına geçerek cümleleri sırayla okuyormuş hissi. Gerçekten izlerken yordu. Yanisi bu filmi ilk izlediğimde 19 değil de 30 yaşında olsaydım bu neyin zırvası der muhtemelen yarısında çıkardım.
Son olarak yukarıdaki gay yorumlarına istinaden, Alper'in "içindeki mikrobun" bağlanma korkusu olduğunu düşünüyorum. ailesine, arkadaşlarına ve herkese yabancılaşmış ve kendine yeni bir hayat kurmuş bir adam için anlaşılmayacak şey değil bence. Ve biseksüel ama bu da gayliğinden değil tatminsizliğinden. Nitekim Ada'ya aşık olduktan sonra başka bir erkeğe bakmıyor yine kadınlarla takılıyor shshsh.
Filmin sonuna gelince, yani Ada üşenmemiş kalkıp adamın memleketine gitmiş, adamın ıssızlığından emin olmuş (bu kısımlar bence çok anlamsızdı) sonra da gitmiş evlenmiş ve çocuğunu büyütüyor. Çünkü neden, kimse kimsenin ıssızlığını, serseriliğini çekmek zorunda değil de ondan. Alper de dolanıyor oradan oraya işte. Diyalog sahneleri değil de sonraki ayrılık sahnesi benim açımdan etkileyici tek sahneydi belki. Geri dönüp yeniden sarılmaları ve sonra Alper'in yersiz yönsüz savruluşu. Beter olsun.
Neyse, mübarek akşam vaktinde böyle uzun uzun yazdım ki, genç kızlarımız böyle filmler izleyip ıssızlık entarisi giyinmiş serseriliklere aldanmasın, böyle ne idüğü belirsiz adamların soyları tükensin ve dünyamız biraz daha yaşanabilir bir dünya olsun. sevgilerimle,
27 ekim 2019 18:39
27 ekim 2019 18:40