6.
'erkekleri elde etmenin 5 yolu' başlıklı videolarını görüp kıytırık içerik üreticisi zannettiğim, ama hiç de öyle çıkmayan ve hem ilişki hem de spiritüel videolarıyla insana çok şey katan kişi.
öncelikle belirteyim, bu konulara uzak birisi değilim. ilişkilerle ilgili özellikle birçok yabancı kaynağı takip ederim. şemalar (davranış kalıpları) üzerine uzman kişilerin kitaplarından oluşan bir kütüphanem var. deseniz ki neden bu konuda böyle yaptın, neden böyle insanlara aşık oluyorsun, hem kendi hem karşımdaki insanın psikiyatrik profilini çizip, bunların nerelerde çatıştığını ve ne çeşit bir toksik ilişki içerisinde çocukluğumuzu tekrar ettiğimizi anlatabilirim. ancak, bu adamın anlatımında daha önce okumadığım/dinlemediğim çok spesifik 1-2 şey var. birincisi sıcak kanlı ve babacan bir insan. insan ister istemez o anlattıkça dinliyor ve bu öğrenmenin önkoşulu diye düşünüyorum. profesörler de insan ilişkilerindeki bu dinamikleri anlatır, ama adil yıldırım anlattığında sıkılmadan dinlersiniz ve çarpıcı örneklerle onu kafanıza kazır. dinleyiciye bir güven aşılar ve bu sayede anlattığı daha çok dinlenir. ikincisi ise spiritüel yanlarını bence güzel bir ayarda bırakıyor. yani, sadece konunun geeklerinin merak edeceği enerji, frekans vs. konuları derinlemesine işlemek yerine, lazım olduğunda şapkasından çıkartıyor (gizlinot: gerçekten de hep şapkası var, hehe). bu da benim kanala bağlılığımı arttırdı açıkçası. çok kararında, tam tadında.
aslında adil yıldırım'dan öğrenilmiş hayat değiştiren bilgiler diye bir başlık açmayı düşünüyorum. ama şimdiden bu başlık altında benim için en sarsıcı konuyu paylaşayım: iyi insan seçme konusu.
spiritüel videolarını izledikçe kendimdeki bazı kalıpların ve değişmeyen toksik yanların aslında bildiğim zararlarını farklı bir pencereden görme fırsatı buldum. ben hep kötü arkadaşlardan şikayet ederim süslüler. hayatıma bir şekilde girmiş neredeyse tüm arkadaşlarımla kavgalı ayrıldım, bir kısmını sokakta görsem yolumu değiştirecek kadar büyük nefretle anıyorum. ben bunun faturasını hep kendime kesiyordum, zaten kafa yapım da hep namluyu kendine çeviren bir yapı. yalnız, bunun detayını tam çözememiştim. evet, kötü insanlar seçiyorum ama nasıl kötü? neresine bakmam lazım insanların? bunu nasıl önceden anlarım? benim gibi çocuklukta istismara uğramışlar bilir ki tehlike çanlarımız çok çok ekstrem durumlarda çalmaya başlar bizim. evet, bunu biliyoruz ama nasıl ya nasıl? nasıl daha erken çaldırabilirim o çanları?
işte burada adil yıldırım verdiği örneklerle büyük bir şimşek çaktı bende. hayvanlara kötü davranma, garsona kötü davranma gibi basit şeylerin dışında, aslında (gbkz: başka) ve tercihen sevmediği insanlara kötü davranmasının, bilerek zarar vermesinin veya onun hayatını zora sokacak şeyler yapmasının bir alarm olduğunu ondan duyunca şoke oldum. beynime bir anda eski arkadaşlarımın pek sevmedikleri 3. kişilere nasıl davrandıkları flaşlanmaya başladı. aynı şey eskiden kalbimi kırmış erkekler için de geçerli tabi ki.
mesela bir arkadaşımın ilişkisi olan bir erkekle beraberliği oldu. çocuk, kısa bir süre içinde ciddi yola girmiş ilişkisini bir kenara atıp, arkadaşımla beraber olmaya başladı. arkadaşım bunun suçluluk duygusunu yaşadıysa da nihayetinde yaptı mı, yaptı. kızın o adamı geri döndürme çabaları sırasında kızı kıskandı mı, kıskandı. daha sonraları yine bu çocuk yüzünden aramız bozuldu (zira ben bu konuda çocuğu suçluyordum ve ikiyüzlü buluyordum). şimdi ise aslında arkadaşımın bilerek başka bir insana zarar verdiğini ve 2 kötünün tam birbirini bulduğunu anladım. zamanında arkadaşımın iyiliği için onu uyarmaya çalışmakla çok büyük hata etmişim. o zaten namluyu başka insanlara yöneltebilen birisiymiş ve sıranın bana gelmeyeceğini düşünmek büyük bir hataymış.
ayrıca, bunları gözardı etmemizin sebebi de tamamen kendi bencilliğimiz. o sırada o insanlar bizim bir ihtiyacımızı gideriyor. yalnız olmak istemiyoruz, sevgi görmek istiyoruz, arkadaşım olsun dertlerimi kusayım istiyoruz. bu kibirimizin karşılığında burnumuzun ucundaki sinyalleri göremeyip kocaman bir tokat yiyoruz. biz de masum değiliz, hem de hiç.
bu hikayede benim ihtiyacım bir dosta duyduğum dehşet özlemdi. ailede sıkıntı yaşıyordum ve her şeyden çok bir arkadaş istiyordum.
bir başka örnek, başka bir arkadaşım 3. bir erkeği ona karşı duyguları olmamasına rağmen kullanıyordu. böyle diyince konu çok net gözüküyor, ama yaşarken tam ne olduğu belli değildi. hepsi arkadaş grubu içerisinde olduğu için arkadaşça gözüküyordu. ama nihayetinde kullandı mı, kullandı. kendisini geri çekmedi. canı sıkıldığında ona ağladı, onunla dertleşti. bu arkadaşımla da aramın bozuluğunu söylememe gerek yok herhalde.
başka bir arkadaşım konusunda ise şüphedeydim. bu farkındalıktan sonra emin oldum. bu kız kasıtlı olarak insanları üzebilen birisi çünkü. arkalarından hemen dalga geçer, ben bencil birisiyim ve o yüzden çocuk istiyorum der çekinmeden, insanların hayatlarını çok merak eder ve sürekli dedikodularını yapar. bende şimşek çakan olay ise şu, parası yokken taksiye binmiş ve acelesi varmış. taksiciye bankamatiğe uğrayalım deseymiş taksici daha hızlı sürmezmiş, o yüzden bankamatik yanından geçene kadar bir şey dememiş. bu olay çok küçük gözükebilir, ama adil yıldırım haklı. birden çok küçük olay birleşince o kişinin karakteri ortaya çıkar. dürüstlük ve insanları kullanmayla ilgili bir problemi olduğu aşikar ve bu namlunun da bana çevrilmesi an meselesi. aramızda mesafe vardı, o mesafeyi korumaya devam etmeye karar verdim.
off, böyle o kadar çok örnek verebilirim ki. aslında tamm da gözümün önündeymiş her şey. başka insanların kurnazlıklarını halı altına süpürmemek gerekiyormuş.
erkeklerden bahsedeyim. en son erkek arkadaşım bana eski sevgilisini aldattığını anlatmıştı. şöyle olmuş, kız başlarda çok kıskançmış. göz açtırmıyormuş. bir gün kız telefonunu onun yanında unutup duşa girmiş ve o sırada kıza "geçen geceyi düşünüyorum çok seksiydin" gibi bir mesaj gelmiş. ekrandan bunu okuyunca hiçbir şey çaktırmayıp kendisi de onu aldatmaya başlamış. benim gibi salaklar bunu yer, yiyor. hikayenin yalanlığıyla bir sorunum yok bu arada. yalan olduğunu düşünen insan zaten kendini korur. gerçek olduğunu düşününce burada 2 seçenek var, 1. adamı haklı bulmak, 2. adamı karaktersiz bulmak. ben biraz hak vermiştim adama ve sonra cevabımı aldım. beni aldatmadı ama başka bir şekilde kalbimi kırdı. yine aynı yere geldik bak, başkalarına bilerek kötülük yapmak. bunu gördün mü kaaaaaaaç.
bu hikayede ise benim ihtiyacım şefkat görmekti. çok yıprandım ve son zamanlarda bana şefkat gösteren babacan erkeklerin hatalarını örtpas ediyorum.
özetle, insanların özellikle pek sevmediklerine karşı davranışları sizinle olan ilişkisinin geleceğinin bir fragmanıymış süslüler.
edit: benim için en yıkıcı tecrübelerden birini söylemeyi unutmuşum. okulda 3 kişilik bir ödev grubuyduk ve grubumuzda benim sonradan gönül maceram olacak olan kişi, ödev çözmek için toplanmaya hazırlıksız gelirdi ve konuyu 3. arkadaşımıza anlattırırdı. sonrasında o da çözerdi ama yükün çoğu 3. kişideydi ve ben dersi zaten bırakmanın eşiğindeydim (sonra dersi bıraktım zaten). aslında böyle anlatınca ne kadar fena değil mi? ne kadar ayıp, o kız senin uşağın mı sana bu dersi niye o anlatıyor? ben de bilmiyorum ben de yapamıyorum ama en azından dersi bırakacak cesaretim var. başkasının emeğine çöreklenmiyorum. neyse, bu adam beni öyle bir kullandı, öyle bir kullandı ki aklınız şaşar. en üzüldüğüm şey beni maddi olarak fiziksel kullanması değil. en çok kalbimi kıran benimle dertleşmesi, benimle eğlenmesi, duygularını bana boşaltması ve yanımda neşe dolup deşarj olması. sonra ise tabi ki "ben ciddi bir şey aramıyorum" diyip kanada'ya şeyoldu gitti.
bundaki en büyük ihtiyacım ise sevilmekti. sevgi kırıntısı görmekten memnun olduğum için onun bu sinyallerini yoksaydım.
19 aralık 2020 23:15
20 aralık 2020 04:01