5.
Dün vizyondan kalkmadan yakalayıp izledim. Öncelikle film uzunluğuna rağmen akıyor evet, sıkmıyor. Yalnız keşke bu kadar uzun filmlerde iki ara verilse. Üç saat sinema koltuğunda oturmaktan, filmde eğri büğrü şekilsiz tabir edilen ahlat ağacına döndüm. İzleyicinin böyle olacağını tahmin edip filmin adına ikinci bir anlam katan ironisever Nuri, kıs kıs güldüğünü biliyorum. Buradan sonrası spoiler.
———— spoiler ————
Evela, yönetmenin aynı zamanda fotoğrafçı da olmasının etkisi ile ışık, kareler, çekimler muazzam. Ses konusunda diğer yönlerini hiç sevmesem de bence Zeki Demirkubuz filmleri daha iyi. Karakterler çok gerçek, o kadar gerçek ki bir noktadan sonra hayatınızdaki biri ile eşleştirip izlerken bir yandan da o kişiyi düşünmeye başlıyorsunuz.
Anne mesela, bir zamanlar onu etkileyen, karşısındaki adamı diğerlerinden ayıran hatta tercih sebebi haline getiren özelliklerini, zamanla çözülmesi gereken sorunlar olarak görmeye başlamış bir kadın var. Bir yandan da kıyamıyor kocasına. Öfke hiç yoktu mesela annede, yorgun ve tükenmişti ama öfkeli kızgın değildi. Ara ara parlasa da kocasını aslında ne kadar sevdiğini ne kadar merhametli yaklaştığını gördük hep. Hepimizin çevresinde vardır böyle kadınlar. Benim de var. Bir de, Sinan kitabı bastırdığında annesinin söyledikleri aslında Sinan için değil kendi için mutlu olduğunu gösterdi. Oğlum hayalini gerçekleştirdi diye değil, oğlum aptal değil dolayısıyla ben kusurlu bir çocuk doğurmadım yıllarca dalga geçen ele dosta karşı aklandım diye sevinen bir anne var. Baba ile aralarındaki en büyük farktı bence. Oğlunu zorda bırakmamak için çabaladı sorunlarını çözdü, borç buldu denkleştirdi vs. ama hiç anlamadı. Anlamak için de hiç çalışmadı. Çocuğun en büyük hayali olan ve belki de iç dünyasını en çok açık ettiği kitabı oğlunu daha iyi tanımak için bir fırsat olarak görüp okumak yerine muhtemelen çekirdek yiyerek dizi izledi. Ve bence tam da bu yüzden baba kadar derin sevmedi aslında anne.
Baba, ah baba. Karısı bile anlamamış, hayata bakış açısını özümsemeden, anlamlandıramadan sadece otlardan böceklerden bahsettiği için romantik bularak evlenmiş. Filmin sonuna doğru bir zamanlar aslında babanın da Sinan gibi idealist ve entelektüel düşünceleri olan bir adam olduğunu gördük. Ama birlikte yaşadığı yüzeysel ve sahtekar insanlar nedeniyle o ortamda delirmemek için sıradanlaşmış ve yüzsüzlüğe vurmuş biraz anladığım kadarıyla. zaten anne de sinan’a sık sık baban senin gibiydi dedi durdu. Şimdi sinan’ın filmin en başında kitabı için kapısını çaldığı belediye başkanını hatırlayın. Edebiyata, sanata hiç önem vermemesine hatta anlamamasına rağmen ilgiliymiş gibi görünmesi, kendisinden daha yetkin birinin maddiyat yüzünden kapısını çalmasından tatmin olup uzun uzun taslakları inceleyerek egosunu tatmin etmesi ve sonunda Sinan’ ı başından savması. bürokratik makamı sayesinde hakkettiğinden fazla hürmet gören ama aslında içi bomboş, yüzeysel insanların bir simgesini gördük burada. Sinan da farkındaydı bu durumun, şimdi bunu cepte tutalım. İleriki bir sahnede annenin eski günleri anarken "Müdürler, milli eğitim müfettişleri, ne güzel çevresi vardı saygıdeğer önemli insanlarla görüşürdü" demesi üzerine sinan’ın da "onlar mı önemli insan" demesi bence babasının da o çevreyi neden terkettiğini gösteriyor biraz. Bence İdris de o işini idealistlikle yapmayan, gölgesi kendinden büyük insanların sahte ortamından sıkıldı, o yüzden terketti o çevreyi. Aynı kitapçıda karşılaştığı yazar süleyman’ı Edebiyattaki bazı organizasyonların anlamsızlığı, işe yaramazlığı üzerinden yani yine kısmen bürokrasi ve makam (sempozyumda konuşmacı olmak) sahiplerinin temelsizliği, kendi şişirdikleri içi boş Egoları (her yazarın kendi özgeçmişini yazması ve kendini övmesi) üzerinden sıkıştıran Sinan gibi.
Ailesi sürekli tarlada çalıştığı için kızdı ona ama İdris’i olmadığı birine dönüşmeye zorlayan ve bunu başaran “normal” insanlardan kaçtığı yerdi orası. Köylünün tüm dalga geçmesine ve hor görmelerine rağmen ısrarla kuyuyu kazıp su araması bile aslında hala içinde bir yerlerde yatan idealist, inandığı şeyi başarmak için çabalayan insanı gösteriyordu. Göründüğü kadar kaygısız, amiyane tabirle gevşek bir adam değildi yani. "Buradaki en iyi arkadaşım" diyerek içeriden kitabı getirmesi de filmde başından beri hikayedeki en entelektüel karakter olarak gösterilen sinan’ı anlayabilecek kapasitede, donanımlı, kafa yoran bir insan olduğunu gösteriyordu yine.
Ve Sinan. Film boyunca babasına karşı olan tüm sahnelerini "kahretsin ben bu duyguyu biliyorum" diyerek izlediğim Sinan. Her seferinde geçmişi unutmaya çalışıp yapıcı yaklaştığı babasının, her seferinde rahatsız edici bir hareket yapması sonucunda Sinan’ ın "ben ne bok yiyeyim şimdi" bakışı. Baba çünkü, atsan atılmaz satsan satılmaz. Bir yandan Ailesini utandıran, küçük düşüren, aslında kendisi de hiç erdemli olmayan ahbapların ağzına laf veren babasına olan için için öfkesi; bir yandan da bir noktadan sonra tüm kızgınlığına ve öfkesine baskın gelen evlat tarafının babasını savunmaya geçmesi. babasından artık tamamen umudu kestiği, ne söylerse söylesin değişmeyeceğini bildiği için öfkesinin yönünü değiştirip onlara baba olarak idris’i seçtiği için tüm bunları yaşamalarının sorumlusu olarak anneyi görmesi. Bir insana karşı iletişime dair tüm umutlarınızı yitirdiğinizde onu bırakıp onu başınıza saran insana hırslanmaya başlıyorsunuz çünkü. Anlıyorum seni Sinan. bir evladın etraftan babasının ne kadar sorumsuz bir adam olduğunu dinleyerek büyümesi, bir babanın evladının ne kadar sorumsuz olduğunu dinlemesinden daha zor, çaresiz hissettiren bir durum. Bunu yaşamayan birinin bu kadar iyi yansıtabileceğini de sanmıyorum. Tahminimce Nuri Bilge Ceylan da böyle bir dönem yaşadı. İnsanın kendine bile itiraf edemediği duyguları ve düşünceleri dışarıdan birinin gözlemleyerek kesin doğrulukla yorumlaması bence imkansız. Sinan’ın çaresizlik, kızgınlık, yorgunluk ve utancı birleştiren tek bir bakışı, onları daha önce hiç hissetmemiş birinin yakalayıp sinemalaştıracağı bir duygu değil.
Bence hikayeye katkısı olmayan tek konu Hatice idi. Yani ne karakterin derinliği vardı ne de önemli bir rolü. Sadece bir parça Sinan’ ın ilişkilere bakış açısını gördük.
———— spoiler ————
Çok güzeldi, kendi adıma yarattığı beklenti karşılayan bir film olduğunu söyleyebilirim. Bir daha izlendiğinde başka detaylar da yakalanır, uzun bir film olduğu için bir kez izlemek yeterli değil tam manasıyla hakkını vermek için. Çok uzun bir entry oldu, yanlışlarım imla hatalarım varsa şimdiden özür diliyorum daha sonra göz atıp düzelteceğim.
9 haziran 2018 02:50
12 haziran 2018 09:03