yeni
popüler
sorular içinde ara
yeni soru sor
son sorular
son cevaplar
kategoriler
  • süslü
  • moda alışveriş
  • kuaför & güzellik merkezi
  • sağlık
  • spor
  • gönül işleri
  • aile arkadaş ilişkileri
  • cinsellik
  • eğitim & kariyer
  • seyahat
  • pet
  • sanat
  • bürokrasi
  • diğer
girdi yaz
medya ekle
  • linki kopyala
  • şikayet et
  • girdiler (3)
  • medya (0)
tarih
oy (güzelinden)

1. Okurken veya dinlerken en çok etkilendiğim şairlerden. Sesi de çok hoşuma gidiyor. Ukteyi dolduran arkadaş güzel şiirlerinden bahsetmiş, ordakiler dışında beğendiğim bir tanesi de "su çürüdü" şiiri olduğu gibi aşağı bırakıyorum girdide dursun.

1

Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar

deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık

hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle

gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.

Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir

leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan

havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)

Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım,

jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül

edip savurdum.

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

2

Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan

kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.

Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi

yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu

sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu

zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim

sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama

durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,

peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,

soruyorlar, soruyorlar...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

3

Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek

istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?

Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,

dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir

duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı

yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.

Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

4

Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar

deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki

bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.

Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne

beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,

vebalının bir rengi vardır. Irinin bir rengi... Ölünün bile bir

rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin

rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

5

Kıllı, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.

Soyumun neye benzediğini unuttum. "Insana benziyorlardi"

diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun

halkasında insanlık...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

6

Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek

sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir

yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki

çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.

Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla

çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu

damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. Ince bir kan şeridi

sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

7

Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür

sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı

değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya

dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba

kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum

dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün

vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir

su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir

kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi

artık. Küstü, öldürdü kendini su...

Su çürüdü...

Adımdan gayrısını bilmiyorum…

4 aralık 2016 17:31

2. "Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını

düşürmüşse de ilkyazın tomurcuklarını fırtınalar

hayat kendini yeniden yaratan bir bahardır

verecektir en olgun meyvelerini mutlaka

yeter ki hüzünler sarartmasın yüzünü"

5 aralık 2016 09:27

3. Lisedeyken okulumuza söyleyişiye gelen fakat o zamanlar tam bir odun olduğum icin doğru dürüst dinlemediğim şair. Deli pişmanım şimdi, şiirlerini okudukça tekrar tekrar pişman oluyorum. Şöyle mis bir şiiri vardır:

"Anısı biz olalım bu sokakların

öpüşmediğimiz tek saçak altı

hiçbir otobüs durağı kalmasın

Biz yürüyelim kent güzelleşsin

gürültüsüz sözcükler bulalım

yeni sevinçlere benzeyen

Biz gelince bir yağmur başlar

yüzün çizilir buğulanan camlara

bir uzun karartma biter

akasyalar köpürür birdenbire

ve her avluda adınla anılan

çiçekler sulanır akşamüstleri

Bir arkadaş evine uğrarız yolüstü

bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi

başını sessizce omzuma koyarsın

gülüreyhan olur soluğun

Biz kalırız kuşlar dönüp gelir

her balkonda bir menekşe sesi

Belki yeniden güzelleştiririz

adları değiştirilen parkları

perdeleri hiç açılmayan evlerde

ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur

tanıdık sevinçlerle dolar yeniden

kendi sesini kemiren alanlar

Anısı biz olalım bu sokakların

ve hiç durmadan yağmur yağsın

Biz gürültüsüz sözcükler bulalım

sarmaşıklar fısıldaşsın yine

Gidersek birlikte gideriz

yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen "

5 aralık 2016 20:56



içerik sonu