10.
ölüm demosu olarak nitelendirdiğim durum.
sakinleşseniz bile aynada kendinizi görünce suratınızdaki ifade içinize bir hüzün olarak sarılıyor adeta.
açık yaranın havayla temas'ı gibi; çok acımıyor ama bir korunaksızlık bir rahatsızlık hali..
yedirtmiyor bu meret. boğazın düğüm.
tüm umutlar tükenmiş. pişmanlıklar gırla..
cansız bir fotoğrafla konuşmak sonrası..
onun fotoğrafına sormak olanı biteni.
işte şebnem ferah'ın o ağızlara pelesenk olmuş şarkılarındaki sözler bir anda seninle bütünleşip gözlerini dolduruyor.
mayın tarlası'nda dolanıp durmuşsun meğerse 1,5 yıl boyunca.
yeni farkediyorsun, tam o andan bahsediyorum.
sanki kalbin olduğu yerden düşecekmiş gibi de ellerinin tutmaya mecali yok, tanrımm..
zaman kavramın içinde bulunduğundan öteye gidemiyor ne kadar denesen de.
gelecekle ilgili olumlu/olumsuz hiçbir şey yok kafanda. belki birazcık back to black.
amy winehouse ne kadar da hüznünü sızdırmadan söylüyor o şarkıyı
"you go back to her, and i go back to black.." o anın içinde şu cümle dönüp duruyor kafanda sadece o kadar.
bir kaşık ayrılık duygusunun içinde boğulup boğulup diriliyorsun. ağlayıp gülüp boş boş duvara bakıyorsun. bir yorgunluk..
saçların.. mis kokulu saçların. kim koklayacak şimdi onları?
cıvıl cıvıl bakan gözlerin. nasıl bakıyor şu an o gözler?
çabalar peki ? olanca alttan almalar, göğüs germeler bir şeylere, ha gayret yenidenlerin..
kim haketti bu acıyı. tamam top bende. basarım kucağıma otururum.
sen de go back to her..
napalım..?