bridgerton

1. Bir netflix dönem dizisi.

dizi kitaptan uyarlamaymış ben kitapları hiç okumadım fakat anladığıma göre 19.yy ingiltere'sinde geçiyor. karakter seçimleri ve atmosfer hoşuma gitti. zaten ben dönem dizileri ve filmlerine genel olarak bayılırım. konusu da işte tarihten de bildiğimiz gibi hangi genç kız zengin/soylu/yakışıklı erkekle evlenecek yani onu tavlayabilecek üzerine kurulu.

başrollerden daphne gerçekten benim güzellik anlayışıma birebir uyan bir kadın. çok doğal bir güzellik.

simon'a da eridim bittim yani denir izlemeden bilemezsiniz. vay anam vay analar neler doğuruyora döndü bi ara bende mevzu öyle söyleyeyim size.

bu arada soyluların bazıları siyahi seçilmiş. okuduğum yorumlarda bu eleştirilmiş gerçek tarihle uymuyor diye. beni rahatsız etmedi hatta ben farklı ırklardan insanların yakınlaşmasını daha çekici bulurum. çekici demişken sex sahneleri az (kime göre neye göre olduğu değişir tabi) ama baya beğendim o atmosferi insana geçiriyor.

sonuçta dönem dizisi seven, akşam yatmadan önce izleyeyim hem eğleneyim hem gözüm gönlüm açılsın diyenlere tavsiyemdir.

2. açılın ben geldiiiim!!

Historical-romance okumak ve izlemek ergenken en sevdiğim şeylerden biriydi. uzun yıllar bu tarz kitaplar okudum, dizi-film ne bulduysam izledim. artık kendimi bu konuda bir tık yetkili biri olarak görüyorum itiraf etmek gerekirse.

Dizinin uyarlandığı kitap serisi, isimleri alfabetik sıra ile konmuş 8 kardeşin farklı maceralar yaşayarak aşkı bulmalarını anlatıyor. tahmin edebildiğiniz üzere her kitap bir kardeşin macerasını anlatıyor fakat karakterler diğer kitaplarda da karşımıza çıkıyor.

gelelim diziye. dizi serinin ilk kitabı olan türkçe adı yürege söz geçmiyor'dan uyarlama. kitapla çoğu zaman uyumlu gitse de farklı noktaları da var. örneğin kitaptaki bir kaç olay atlanmış yerine benzer sahneler konmuş, olmayan ama karakterlerin kişiliğine daha yönelik daha çok çıkarım yapılacak sahneler eklenmiş.

benim dizide en sevdiğim şey işe asla tahmin edemeyeceğim oyuncu seçimleri oldu. tahmin edebileceğiniz üzere 18-19. yy. ingilteresi asilleri içinde siyahi veya melez insanlar görmek imkansızın da ötesiydi. mevcut dönem koşullarında -kendi algılarında insanı kabul edilebilir- koyu tenli insanlar roman vatandaşlarıydı ki onlar da çoğu zaman kumarhane veya meyhana benzeri yerler işletmek, seyislik, hizmetçilik gibi işlerle uğraşıyordu. asıl olmak nerdeee.

dizide işe birkaç küçük senaryo oyunuyla bu durum asılmış. ana erkek karakterimiz simon siyahi kökenli bir oyuncu tarafından oynanıyor ki bence muazzam bir seçim. adam diziyi tek basına götürdü yahu, ondan iyi kimse oynayamazmış herhalde. daphne'yi oynayan hanım kızımız çoğu anda o kadar ruhsuzdu ki kitaptaki daphe ile bence alakası yoktu. kitaptakiyle aynı olaylarda bile oyunculuğu benim beklentimi karşılamadı. beklentimi karşılamayan bir diğer kişi de colindi. colin kitaplarda en sevdiğim karakterdi, dizide karaterin özü verilmiş ama bir eksiklik var adeta kekremsi bir tat :(

dizide kimse sevmemiş ama ben anthony ve benedict'i de çok sevdim, o konuda oyuncu seçimleri de çok iyiydi bence. hatta hemen onların hikayelerini de izlemek istiyorum. sevdiğim bir diğer tercih işe penelope'ydi. inşallah onların sırası gelene kadar kızı zayıflatıp iğne ipliğe çevirmezler çünkü penelope genel güzellik anlayışına kitapta da uymuyordu.

-yanlış hatırlamıyorsam zayıftı ama yine de çirkin bir yüzü öldüğü anlatılıyordu daha doğrusu penelope kendinden öyle bahsediyordu.-

dizi genel olarka beklentimi karşıladı, ilk sezona 7/10 veririm ama diğer sezonlara dair beklentim daha yüksek.

söylemem gerekir ki seriyi ilk okumaya başladığımda 14 yasındaydım sonrasında kitaplar çıktıkça okumaya devam ettim. eğer bu dizi ben lisedeyken falan çıksaydı kesin yeni sezona gün sayan bir deli olurdum. suanki ruh halimle sadece "yeni sezon gelse de izlesek" diyen bir deliyim.

3. Çok beğendim beklediğimden daha güzeldi. O kadar merak ettirdi ki 1 günde bitirdim. Yeni sezon hemen gelsin.

4. Julia Quinn’in kitaplarından uyarlama 19.yuzyil romantik tarih dizisi. Dizide asıl benim dikkatimi çeken ve hatta hoşuma giden şey 21 yüzyıl müziklerinin klasik müziğe yorumlanarak sahnelere yedirilmesiydi. Ariana Grande’nin Thank You Next’i, Billie Eilish’in Bad Guy’ı, Maroon 5’ın Girls Like You’su, Taylor Swift’in Wildest Dreams’i gibi çoğumuzun bildiği pop şarkıları sahne sahne karşımıza çıktıkça tüm bu şarkıların aslında klasik de ne kadar güzel yorumlanabildiğini fark etmek ayrı keyif vericiydi. 

5. Klişe bir dizi olmasına rağmen beni içine çok çekti. En büyük abi bridgerton rüyalarımdasın...

6. Aşk ve gurur'un tüm uyarlamalarını ikişer tur izleyecek kadar dönem yapımlarını seven biri olarak çok sıkıldığımı belirtmek isterim. Yani fikir gerçekten muazzam ama senaryo beni çok sıktı. Komedi mi, romantik mi, parado mi belli değil. Beşinci bölüme kadar da inat ettim ama yok sevemedim. 

Dönem yapımlarını sevenler kesin biliyordur ama ben gene de yazayım bbc mini dizilere mutlaka bakın. 

7. Biraz gossip girl biraz pride and prejudice al sana bridgerton. Dönem dizileri izlemeyi seviyorsanız, klişeler sizi sıkmıyorsa tam olarak battaniyenin altına girip saatlerce izlemelik. 

8. Simon'a bir ara aşırı uyuz oldum. Mıymıylandı durdu falan ama adam cidden iyi. Senaryo tahmin edilebilir az çok. Daphne de güzel kız ama o da biraz mıymıy jfkfkf. Neyse genel olarak sevdiğim bir dizi oldu evde boş kaldığım her anda açtım izledim sabahtan beri bitirdim hatta hdjdj Boş zaman geçirmelik. Dönem dizisi severler izlesin. Ama hiç de çıkıp feministlik yapmayın şimdi kadınlara nasıl davranıyolar falan diye arkadaş o zaman öyleymiş işte adamlar napsın. 

9. dönem kitapları ve dizilerindeki kadınların 2. sınıf insan muamelesi görmesi beni ne kadar sinir etse de dönem ve romantik bir arada olan yapıtları izlemeden veya okumadan edemiyorum, biraz iflah olmaz bir romantik sever olarak dayanamayıp her bölümü 1'er saatlik de olsa bir çırpıda bitiriverdiğim bir dizi oldu. beni epey etkisi altına aldığını söyleyebilirim, rege-jean page'in de bunda katkısı hayli fazla oldu :)

normalde kitaplarını hiç duymamıştım Tr piyasasında 2000'lerin başında çıkan 8 kitaplık bir seriymiş. diziyi izledikten sonra öğrenince ve bu kadar etkisinde kalınca hemen bir yerlerden kitaplarına da eriştim ve bir çırpıda 3 ya da 4 kitabını okudum, zaten aşırı edebi bir şey beklememek gereken kitaplar ancak çerezlik ve okuması eğlenceliydi.

--- gizlinotlar biraz spoiler içermektedir.

(gizlinot: kesinlikle fav çiftim penelope ve colin oldu açık ara) ikinci fav çiftim de daphne ve simon oldu ancak dizide izlediğim için olabilir çünkü dizideki simon kitaptakinden hem daha romantik hem de tasvirinden çok daha yakışıklıydı.

birebir kitabın aynısı uyarlanmamış, içerikte ve karakterlerde eklenen detaylar olmuş ama ben genel olarak o biraz havai biraz şatafatlı dönem dizisi halini ve gossip girl benzeri bir içeriği olmasını da beğendim. ingiliz aristokrasisinde siyahi cast görmek başta garip gelse de çok batan bir detay değildi hatta başrolde oynayan rege-jean page bu sezonu harika götürmüş diyebilirim. güzel, çerezlik, erotik sahneler barındıran ve romantik sahneleriyle insanı eritebilecek bir diziydi. yeni sezonlarını keyif ve merakla bekleyeceğim (gizlinot: özellikle colin ve penelope çiftini).

ek olarak dizideki balo sahnelerinde kullanılan bazı şarkıların yakın dönem hit şarkılarının vitamin string quartet tarafından coverlanmış parçalar olması aşırı hoşuma giden tatlı bir detay olmuş ve şahsen hiç de sırıtmamıştır. merak edenler için (link: https://open.spotify.com/album/5zdSoEL5yn9hXs7bJQdnqe?si=U3jy5INiRcqEb5kEeG-rTw albümün linki)

10. hafta sonu karantinasında gece bu da neymiş diye başladığım ve sabaha karşı sekiz bölümü bitirdiğim kitap uyarlaması dizidir. yazarın bridgertonları anlattığı sekiz kitap vardır ve her bir kitap bir kardeşi ele alır. kitapları okumadım o yüzden ne denli sadık kalınmış bilmiyorum. shondaland etiketini görüp izlemeye başladım. bir period drama manyağı olarak beni mutlu etmiştir. iyi hissettirip modumu yükseltmiştir. dönemi kesinlikle alternatif bir yaklaşımla işlemişler. siyahi dük ve kraliçe , balolarda çalan günümüz popüler şarkılarının yeni yorumları vb. bu arada dizide gereksiz bir yama yapılarak siyahi kraliçe olayını açıklamayı çalışmaları bence yersiz olmuş.

gelelim ilk sezonun baş kişilerine.

daphne (phoebe dynevor) kesinlikle olmamışsın bebeğim. pen ve el ne kadar mükemmel cast seçimleriyse sen de o kadar eksiksin. bir kere üst dudağı beni çok rahatsız etti. ara ara keira knigtley pozları kesmeye çalıştığını düşündüm. belki de role hazırlıkta aşk ve gururu fazla izlemiş diye düşündüm. gözüme çok battı. bu nedenle kendisinin giydiği kıyafetlere odaklandım çoğu kez.

simon (regé-jean page) canım your graces canım. o nasıl bir ses o nasıl bir endam. burda tamamen ingiliz dönem dizisi manyaklığım üst seviyede. hele o bordo kadife dik yaka ceketli hali. konuşmadan bile bakışıyla pek çok duyguyu verebilen bir aktör. bu role başkası olmazmış dedirtmesi bence başarısının göstergesi. shonda yeni bir star yaratıyor. yoksa celebrity crash mı bilemedim. şimdiden gelecek james bond olabilir mi dedikoduları dönmeye başladı. bir ilişkinin adının konma aşamasına kadar gelişi o flört halindeki gerilim her zaman çekicidir.

pen ve eloise sohbetleri ise döneme bir eleştiri. eloise neler yaşayacak en merak ettiğim ve tatlı bulduğum karakter oldu.

sonuç olarak bir downton abbey ciddiyeti ve kalitesi beklemeden yüzümüzde aptalca bir sırıtışla izleyip keyifli zaman geçirtecek bir dizidir. netflix açıklamasına göre ilk dört haftasında da 63 milyondan fazla haneye ulaştığı belirtilmiş.