1. türk tabipler birliğinin meslek etiği kurallarına göre "Hekim, hastasından mesleğini uygularken öğrendiği sırları açıklayamaz. Hastanın ölmesi ya da o hekimle ilişkisinin sona ermesi, hekimin bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.Hastanın onam vermesi ya da sırrın saklanmasının hasta ya da öteki insanların yaşamını tehlikeye sokması durumunda, hastanın kişilik haklarının zedelenmemesi koşuluyla, hekim bu sırrı saklamakla yükümlü değildir.Yasal zorunluluk durumlarında hekimin rapor düzenlemesi de, meslek sırrının açıklanması anlamına gelmez.Hekim, tanık ya da bilirkişi olarak mahkemeye çağrıldığında olayın meslek sırrı olduğunu ileri sürerek bu görevlerinden çekilebilir." şeklinde bir hükme bağlanmıştır. yani açıkça görüleceği üzere istisnası, hastanın ya da öteki insanların yaşam hakkının tehlikeye girmesi vs. ya da yazal zorunluluk üzerinedir. maddenin son fıkrasında da belirtildiği üzere hekimlerin mesleki bilgileri gereği öğrendiği bilgilerden dolayı tanıklık yapabilmesi sınırlanmıştır, aynı şekilde hukuk muhakemeleri kanununda da bu şekliyle düzenlenmiştir. hasta hekim ilişkisi dolayısıyla öğrenilmiş sırların açıklanması da hekim açısından "belirli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal" suçunu oluşturur.
aslında çok derin bir konu, hakkında yazılacak çizilecek çok şey var ve bunları tek bir entryde sayfalarca yazmak biraz sıkıcı olabilir diye sadece hukuki boyutu yönünden bilgi vermek maksadıyla konuyu açmak istedim. sizler de bu konudaki bilgi, fikir ve deneyimlerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum. ayrıca hukuki yönden de yaşanan sorunları vs. daha sonra ayrıca bir entryde araştırıp yazmak istiyorum. dediğim gibi ciddi bir mesele, sadece hukuki anlamda değil, kişilerin psikolojileri açısından da tahrip edici sonuçlar doğurabiliyor, o yüzden önemli olduğunu düşünmekteyim.
ukte: (yazar: femme)