1. orhan kemal'in 1960 yılında yayınlanan romanı.
ayrıca 1966 yılında nejat saydam'ın beyaz perdeye uyarladığı, başrolleri türkan şoray'ın ve ekrem bora'nın paylaştığı siyah beyaz bir film. film çekildiğinde orhan kemal hayattaymış, filmi izledi mi, ne düşündü acaba diye merak ettim. romanda da böyle mi bilmiyorum ama film tam bir melodram. nazan ve mazhar gençken birbirlerine aşık olurlar ancak mazhar'ın annesi nazan'ı hiçbir zaman ailelerine yakıştıramaz, türlü oyunlarla ikiliyi ayırır, olaylar gelişir.
---spoiler---
bol zaman atlamalı ve yer yer insanın sinirine dokunan bir film, ama tüm bu ataerkil yapının içinde ağzımı açık bırakan ve ansızın geldiği için tebessüm ettiren bir sahne var ki filmin tüm sahnelerine bedel. nesrin (çolpan ilhan) nazan'a sahip çıkar ve istanbul'da onu himayesine alır. bir gazinoda şarkıcılık yapan nesrin'in verem hastalığı nükseder ve şarkı söyleyemez. nazan, nesrin'e baskı yapan gazino patronunu ve onu gazinodan çıkarmaya yeltenen çalışanları ''yeter bugüne kadar sustuğum'' diyerek döver. yanlış okumadınız, tüm film boyunca kaderine razı gelen nazan, ona ve arkadaşına kötü davranan adamları cüneyt arkın hareketleriyle yere serer. buradan sonra bir kısım şarkı türküyle geçiyor, nazan tam güçlü bir kadın olacak derken bir yanlış anlaşılma yüzünden hapise düşüyor, alkolik oluyor ve şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor. bir gece gazinoda bıçaklandıktan sonra izmir'e dönüyor, oğlunu buluyor ama evlilik arifesinde olan oğlunun hayatını mahvetmek istemiyor ve intihar ediyor. oğlu annesini (filmin bel kemiğini oluşturan) yüzüğünden tanıyor ama artık her şey için çok geç oluyor. son sahne de çok üzücüydü gerçekten.
---spoiler---