3.
"en iyi ihtimalle kilolu,kısır ve hayatı boyunca depresyon halinde yaşayan bir kadın en kötü ihtimalle ise lenfoma/tiroid kanseri olacaksın."
bu cümleye lütfen inanmayın, bu cümleyi size sarf eden insana lütfen sadece tebessüm etmekle yetinin sevgili yol arkadaşlarım. hele teşhisiniz yeni konuldu ise lütfen ama lütfen internette dolaşmayı, haşimato ile ilgili ne varsa okumayı, olumsuz bütün yorumları üstünüze çekmeyi bırakın. her zaman kötü günlerimiz olacaktır. önemli olan o kötü günlere nasıl tepki gösterdiğindir, mutluluğunu belirleyecek olan budur :)
üzülmeyin,haşimato bir uyanıştır, daha sağlıkla yaşarsanız iyilik olur.
ben biraz kendi hikayemden bahsetmek istiyorum,
benim bademciklerim yok
benim tükürük bezlerim yok
benim tiroid bezim çalışmıyor denecek hızda
benim bolca nodüllerim var
benim bir de nurtopu gibi bir haşimatom var. anlayacağınız boğaz bölgem en kıymetli, en gözüm gibi baktığım alanım. ha vüducumun her yeri kıymetli ve her hücremi seviyorum o ayrı tabi. ama işte her vücudun bir nazlısı olur hesabı benimki de boğazım.
yıllar evvel sigarayı bıraktım. yine yıllar evvel sağlıklı - organik beslenmeye başladım. sonra birden kalp çarpıntım başladı, saç diplerim kaşınmaya, sinirliliğim tavan yapmaya, hep bi iç sıkıntısı hali ve kabızlık sorunu geldi sonra. düzenli tahlil yaptırsam da hiç bir akıllı doktorun aklına şu kızın bir de hormonlarına bakalım demek gelmemiş olacaktı ki sevgili iç hastalıkları uzmanı dr. tuğba hanım o tahlillerimi de görmek istedi. sonuç: haşimato tiroidi. ilk başta hiç önemsemedim, çünkü ne olduğunu bile bilmiyordum sonra bir endokrin macerası sonra korkutucu gerçekleri bir bir sıralayan soğuk ses tonlu doktorlar.. o gün hastaneden ağlayarak çıktım ben, bi elimde telefon googlea yazmaya çalışıyorum bir bir nedir bu haşimato diye, doktoru doğrular nice bilgi çıkıyor önüme. sonra film şeridi gibi önümden geçiyor günlerim, "demek geçmeyen sivilcelerim nedeni buymuş","depresyon halim bundanmış", "bağırıp çağırmalarım?!", "demek bundan hep uyku halindeyim", "kabızlık,kabızlık,kabızlık"... bu panik ve korku hali tam 1 hafta sürdü bende. kendimi kanser ilan ettim o hafta, izlanda uçak biletlerine bakmaya başladım, sanki iki haftalık ömrüm kalmış gibi, ölmeden önce gidip göreyim diye. facebookta haşimato gruplarına üye oldum hemen, ağlayanlar feryat figan, herkes kader mahkumu gibi, gözlerimi kırpmadan okuyorum hikayeleri.. yetmedi yabancı kaynaklara göz atmaya başladım. tokat gibi şeyler okudum! yahu bu hastalığı yenmiş insanlar bile varmış. gözlerim dola dola okudum autoimmune paleo makalelerini. bir çok yol arkadaşıyla tanıştım bu esnada çoğunlukla yabancıydılar ve yine çoğunlukla olumluydular da. nedense biz türkler her şeyi duygusala ve olumsuzluğa bağladığımız için durumu daha da kötüleştiriyoruz. evet sonrasında bir işi oluruna bırakma hali bir salmışlık yükü biniyor omza ama hayatı bu şekilde aynı haliyle sürdürmek de bir fayda sağlamıyor aksine daha çok zarar. çünkü önemli olan neler yaşadığın değil yaşadıklarınla nasıl başa çıktığındır.
benim başa çıkma yöntemlerim şu şekilde oldu/hala da devam ediyor bu süreç. çünkü bu artık benim yaşama stilim haline gelmiş durumda. sözlükte sıkça "bugün ne yedim" başlığı altında günlük menülerimi yazmaya çalışıyorum ve bolca da eksi alıyorum tabi. bunun nedeni tam teşekküllü sağlıklı insan gibi yiyor olmamamdan kaynaklıyor ama ben buna takılmıyorum çünkü ben "sağlıklı" bir insan olabilmek için böyle besleniyorum. benim sağlıklı halim yazdığım menüleri yediğim zamanki halimdir. o yüzden eksileyenlerin de canı sağ olsun, çünkü aynı yemeği herkesin aynı şekilde yemesi gerektiği öğretilmiş onlara.
ee çok konuştun yirmieylul ne yiyelim ne yapalım nasıl davranalım?
1. doktorunuz ne öneriyorsa o. ama doktor var doktor var. imkanınız varsa iyi bir endokrin uzmanına gidin, imkanınız yoksa iyi bir üniversite profesörüne görünün. memnun kaldığınız doktorun elini bırakmayın, uzun yıllar beraber yürüyeceksiniz çünkü aynı yolda.
2. iyotsuz tuz alın. ben pembe himalaya kullanıyorum.
3. haşimato otoimmün bir hastalıktır. otoimmün hastalıkların dönüşüm sürecinden bir önceki evre sızıntılı bağırsak sendromudur. yani bizim aslında ilk öncelikle bağırsaklarımızı tamir etmemiz gerekiyor. bağışıklığımızı. sindirilmeleri kolay ve bağırsak duvarlarını tamir etmeye destek olacak besinler tüketmemiz gerekiyor. nedir bunlar? fermente ürünler, probiyotikler (ev yoğurdu,ev kefiri), kemik suyu, buharda pişmiş sebzeler, bol yeşillikler, sağlıklı yağlar.
4.bol bol pancar. yaprağı, sapı, kendisi.
5.paleo diyeti hakkında fikir edinin ve uygulamaya çalışın. evet çok zor ama diyorum ya çalışın. açıkçası ben de tam anlamıyla yerine getiremiyorum ama çalışıyorum, ki bu da bir şeydir. öncelikle şöyle başlayabilirsiniz, alışkanlıklarınızın envanterini çıkarın ve şunu sorun: "ben neyi iyi yapabiliyorum? ben neyi kolay yapabiliyorum?" ekmeği az tüketiyorum e o zaman bırakmam zor olmayacak gibi..
6.pirinç de gluten yok ama çok da masum değil biliyorsunuz. bakliyat tüketirken de temkinli olmak da fayda var. eğer diyelim mercimek yemeği yapacağız o zaman mercimeğimizi en az 18 saat az karbonatlı ılık suda bekletiyoruz ki bağırsaklarımıza zarar vermesin.
peki ne yemememiz gerekiyor?
-gluten! gluten deyince çoğumuzun aklına direkt ekmek geliyor ama peynir de süt de yulaf da bakliyatta arpa da irmik de tarhana da bulgur da un da .. hemen hemen çoğu besin de gluten var. yapılması gereken bir ürün alırken etiket okumak. yalnız yaşıyorsak şayet mutfaktaki gluten içeren öğeleri komşulara dağıtmak, dolabı temizlemek.
-kutu/konserve ürünler
-ağır metal içeren yiyecekler. ton ve somon balıkları
-gdolu besinler
-mevsiminde olmayan sebze/meyveler
-rafine şeker
-paketli ürünler
-dondurulmuş gıdalar
-Brokoli, turp, beyaz lahana, karnabahar, brüksel lahanası, kırmızı turp, şeftali, armut, kiraz.. gibi Troit hormonlarının çalışmasını azaltan besinler. bunları hayatımızdan temelli çıkarmamız çok zor. ama dikkatli tüketmeye çalışabiliriz, ya da bu gruptaki sebzeleri yoğun pişirerek yiyebiliriz, çiğden yemek sakıncalı çünkü.
peki nasıl yaşamamız gerekiyor?
-biliyorum çok zor ama stressiz yaşamamız.
-sigarayı ve içkiyi bırakın. özellikle bira. ben özel günlerde bir kadeh şarap içmeye devam ediyorum.
-plastiği mümkün mertebe hayatınızdan çıkarın.
-zararlı kimyasalları hayatınızdan çıkarmaya çalışın. deodorant, sıvı sabun vs.
-pazar alışverişine çıkın, marketlerden çok sık sebze-meyve almamaya özen gösterin.
-detox yapın ara ara.
-rahmetle andığım dr aidin salih'in gerçek tıp adlı kitabını alın. size iyi gelecektir. maneviyat ve şifa bir arada. aralıklı oruçlar hakkında bilgiler edinceksiniz.
-Nörolog David Perlmutter'in tahıl beyin adlı kitabını okuyun. gluten neymiş ne değilmiş bize ne zararı varmış bir bakın.
-destek alın. ama bu madde bizi ilk maddeye götürüyor. "doktorunuz ne öneriyorsa o." tahlil sonuçlarınıza göre eksikliklerinizi tamamlayın. ben b12'imi hiç bir zaman düşürmemeye çalışıyorum, ara ara demir hapımı alıyorum, adet günlerime yakın zamanda magnezyum hapı alıyorum ama dilerseniz bol hurma ve kabak çekirdeği ile de oranı yükseltebilirsiniz, , omg çok çok önemli bu hastalıkta omg 3 ve koenzim q10 desteği alıyorum. ara ara probiyotik hapı içiyorum.
-kendinize zaman ve emek ayırın
-bol bol yürüyün, spor yapın,dans edin. o vücudu çalıştırın! çünkü tiroid bezleri aktivitelerle çalışmaya başlıyor, metabolizmanızın hıznlaması için bu şart. yani artık vücudunuzdan nefret ettiğiniz için değil vücudunuzu sevdiğiniz için spor yapın.
güzel insanlarla tanışın:
1. sevgili pınar dünyamı aydınlattı diyebilirim.
(link: https://pinoeatshealthy.wordpress.com/ pinoeatshealthy) bloğunu mutlaka inceleyin. instagram sayfasında her türlü sorunuzu yanıtlayan muhteşem tatlı bir kadın!
2. yemek listemiz çok iç karartıcı değil mi. pasta yok börek yok. yok allah yok. işte o işe yardıma koşan işbitirici muhteşem bir kadın daha, sevgili sıla. Sıla'nın tatlı kızı Bade diyabet1 sahibi. Sıla, Bade'den yola çıkarak öyle güzel pastalar tatlılar yapmış ki, bundan bütün dünya nasiplenmiş.
onun bloğu da burada: (link: http://www.badeninsekeri.com/tr/ badeninsekeri)
3. tatlı tatlı yazan bir kadın daha, sevgili evren. artık bloguna yazmıyor umarım yazmasını gerektirmeyecek kadar güzel , bloguyla ilgilenemeyecek kadar dolu dolu gidiyordur hayatı ve ailesiyle mutludur.
(link: http://yavrusu.blogspot.com.tr/2014/11/beni-bu-guzel-ekmekler-mahvetti-ve.html#.WD6ffLKLRqN yavrusu)
son olarak;
sakın boşluğa düşmeyin. umutsuzlukta kaybolmayın. haşimato dert değil.. önemli olan başımıza gelen değil, bizim vermeyi seçtiğimiz cevaptır.
herkese bolca şifa ve sevgi ile!