3.
Sabahattin Ali' nin 1940 yılında yazdığı romanıdır. Ben kuyucaklı yusuf ile tanışmıştım sabahattin ali ile. Sonrası kürk mantolu madonna, içimizdeki şeytan diye devam etti tanışıklığımız ve benim hayranlığın.
Bana göre ali, hem yaptığı derinlemesine psikolojik analizler sayesinde içimdeki duyguların adını koyup tanımama yardımcı olan bir yol gösterici, hem hiç beklenmedik yerde sürprizlerle okurunu afallatan bir sihirbaz hem de çok iyi bir kurgu ustası. Bu sebeple Sabahattin Ali' yi sevip okuduğum yazarlar içerisinde biraz daha farklı konumlandırıyorum. sabahattin ali' nin edebi eserlerinin yazım dilindeki ustalığının, psikoloji tahlillerinin hayranıyım belki de bu sebeple torpil geçiyorum...
Bu romanda da insani sıkmayan, insan olmanın verdiği kavgaların (iç sesimizle yaptıklarımızdan hani) çok akıcı bir anlatımı söz konusu.
Romanı okurken sanki sabahattin ali, günlük hayatta karşısındakine söylemek isteyip de söyleyemediği ne varsa romandaki karakteri konuşturarak karşı cevabını vermiş gibi düşündüm durdum. Bunu düşünmemde tabi ki sabahattin ali ' nin ipuçlarını büyük bir yardımı var. Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın 'kapana kısılmışlığını' anlatıyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına baktıkça acaba bu karakter ister istemez, gerçekte kimi anlatıyor diye düşünmeden alıkoyamıyorsunuz kendinizi. Yazarın insanın içindeki şeytan'a keskin bir bakışını okumadı iseniz kesinlikle tavsiye ederim.
Kitabı neredeyse her cümlesini çizmek suretiyle okumuştum. bu sebeple içerisinde çok fazla beğendiğim cümleler ve tahliller var. Yine de buraya girdim daha da uzamasın diye çok çok beğendiğim alıntılardan okumak isteyenlere fikir vermesi açısından bahsederek sonlandırıyorum.
• " isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin: daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..."
• "İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı."
• "Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir."
• "İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir."
• "kullanmadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?"