1. Pink floyd'un efsanevi albümlerinden birinin ve aynı zamanda bu albümü anlatan filmin adı. Bir pink floyd stan'i olarak bu albümün ve filmin de başlığını açmak istedim.
Film ve albüm ortak bir hikayeyi anlatıyor. Bu hikaye syd barret ve roger waters'ın hayatından esinlenilmiş bir hikaye. Adı pink, soyadı floyd olan ufak bir çocuğun babasının savaşta öldüğünü öğreniyoruz ve pink'in bununla yaşamaya çalışmasını izliyor ve dinliyoruz. Filmde çok buruk birkaç sahneyle babasız kalmanın acısı hissediliyor. Mesela cenazeden sonra eve dönen pink çekmeceleri karıştırıp babasının eşyalarıyla oynuyor. Kafasına büyük gelen asker şapkasını takıp sakalı çıkmamış yüzünde usturayı gezdiriyor ve aynada kendine bakıyor. (gizlinot: daddy what did you leave behind for me?)
daha ünlü olan bir sahne de parkta oynayan pink'in başka bir çocuğun babasına yılışmaya çalışıp terslendiği andır.
Aynı zamanda burada roger waters'ın dünya görüşünden de önemli izler görüyoruz. Mesela when the tigers broke free şarkısının son sözlerinde şöyle der: And that's how the High Command took my daddy from me. Yani ölen babası için düşman askerlerini değil babasını savaşa çağıran emirleri suçlamaktadır. Savaş karşıtlığıyla tanınan, hatta israil'de konser verdiği için bon jovi'yi açık açık ayıplayacak kadar fikrine bağlı olan roger'ın bu albümle de antimilitarist bir tavır takındığını görebiliyoruz.
Daha sonra pink büyüyüp okula başlıyor. seri üretimci bir eğitim sisteminin ve sadist öğretmenlerin uyumsuz bir çocuğu itip kakmasını inceliyoruz. Sınıfta öğretmen pink'in defterini karıştırıp şiirleriyle alay ediyor. Tabii burada da tatlı bir mizah var. Defterde yazan şiir aslında, grubun eski bir şarkısı olan money'nin sözleri.
Hikaye sürüp gidiyor, albümde kalan boşlukları film dolduruyor. Toplum, eğitim sistemi, fazla korumacı bir anne gibi etkenler; savaşın babasını kendisinden çalmasıyla zaten kırgın bir çocuk olan pink'i daha da içine kapatıyor. Mental bir duvar örmesine sebep oluyor. Bu noktada comfortably numb şarkısı pink'in bulunduğu ruh halini (bir şeyler hissedememe, bir şeyler hissedemediği için incinmeme ve bunun rahatlığı içinde olma ama bir yandan da her şeyden, anılardan, eskiden hissettiği duygulardan çok uzakta olma) çok iyi anlatıyor. Aynı zamanda roger'ın konsere çıkamayacak kadar hasta olup ağrı kesici etkisinde performans verdiği gerçek bir olayın da etkisini taşıyor. Ayrıca (link: https://youtu.be/K6HCykbHtBM Şurada) detaylıca anlatıldığı gibi, ilk kısımlarda beklenen notayı çalmayarak bizi tamamlanma duygusundan mahrum bırakıyor. Bu da pink'in kendi rızasıyla duvarı ördüğünü ama yine de bir şeylerin eksik kaldığını yani istediğine ulaşamadığını anlatır gibi.
in the flesh'le birlikte pink'i deri kıyafetler içinde, kaşları kazınmış (gizlinot: Okul bölümündeki maskeler gibi kaşsız) bir diktatör olarak görüyoruz. Kalabalık ona bayılıyor. Kendisi de çocukları öpüp poz kesiyor. Sonra kalabalığın arasından gözüne kestirdiğini duvara asıyor. Böylelikle küçük bir çocuktan diktatörünü yaratan toplum, onun tarafından ayıklanıyor.
Filmin ve albümün sonu, pink'in yargılanıp duvarı yıkma cezasına çarptırılmasıyla bitiyor. Bu noktada filmdeki, gerald scarfe'nin çizdiği, zannımca bazıları roger'ın hayal gücüne ait olan animasyonlar giderek artıyor.
Film, albümden ve pink floyd'dan bihaber izlenince bir şey ifade eder mi bilemiyorum, muhtemelen çok fazla boşluk kalır, ama pink floyd severler için harika bir filmdir. Ha roger waters ve yönetmen bey ortaya çıkan filmi pek sevmemişler, o ayrı, ama bence güzel bir albüm rehberi olmuş. Hiç olmadı topluca çekince her şarkıya klip yapmaktan ucuza gelmiş olabilir (gizlinot: Swh). Ayrıca büyüdükçe filmdeki favori sahneniz va albümdeki favori şarkınız de değişebilir. Mesela ergenliğin başlarında we don't need no education diye bağırırsınız, biraz büyüdükçe when the tigers broke free'de ağlarsınız. Küçükken kaşları jiletleme sahnesinden yahut öğrencilerin kıyma makinesinden geçmesinden korkarsınız, büyüyünce pink'in dönüştüğü insandan korkarsınız. ya da depresyonun size yapabileceklerinden. Öyle de fenadır yani. Akışı bu uzun yazıyla mahvettiğim için bana kızmayanlara kesinlikle öneririm :)