7.
Vesikalı Yarim, Lütfi Akad’ın yönettiği; Türkan Şoray, İzzet Günay, Ayfer Feray, Semih Sezerli ve Zeki Sezer gibi kıymetli oyuncularımızın yer aldığı 1968 yapımı bir film. Ayrıca Lütfi Akad’ın ‘’kent üçlemesi’’nin ikinci halkası. (ilki ''kader böyle istedi'', üçüncüsü (bkz: seninle ölmek istiyorum).) Türk sinemasının klasiklerinden olarak kabul edilen ve Yeşilçam dönemi filmlerinden haz etmeyenlerden bile olumlu eleştiriler ve yüksek puanlar alan bir eser. uyarı: girdi bolca spoiler içermektedir.
Filmin senaryosu Safa Önal (gizlinot: söz yazarı sezen cumhur önal'ın da kardeşiymiş. iki kardeş, biri sinemadan biri müzikten yürümüşler, önemli ve ''romantik'' işlere imza atmışlar.) tarafından kaleme alınmış. Konu, manav halil'in güzeller güzeli bir kadın olan ve pavyonda çalışan Sabiha’yla karşılaşması ve ikilinin yaşadığı aşk. Ancak filmin ilerleyen kısımlarında Halil’in (gizlinot: evli ve çocuklu) olduğu ortaya çıkıyor ve masal bitiyor. Film bu kısımdan itibaren bir kısır döngüye giriyor ve bu döngü birçok kez karşımıza çıkıyor: Sabiha kendini Halil’den soğutmak ister – Pavyona geri döner veya evi terk eder – Halil’le karşılaşırlar – Sabiha Halil’le alay eder ve onu kendinden soğutacak şeyler söyler – Halil iki adım attıktan sonra Sabiha peşinden koşar ve ‘’Halil’im’’ diyerek Halil’in dizlerine kapanır - halil'in başı belaya girer - ilk adıma dönülür. Sabiha’nın gözü aşktan kör olmuştur. Halil’e ‘’evli misin’’ diye soramaz çünkü evet cevabını almaktan korkar. Film bu iletişimsizlik yüzünden de kısır döngüye girer. Film, cevabını duymaktan korktukları soruları soramadıkları için çırpınan iki çaresiz aşığın hikayesine dönüşür.
Halil’in ailesini ve çocuklarını bırakıp gitmesi, Sabiha’yı bıçaklaması gibi olaylara hiç girmiyorum. Sinemada ve herhangi bir sanat eserinde her şey işlenebilir, bir sanat eserinin ahlaki kaygılarla değerlendirilemeyeceğinin farkındayım. Ancak burada negatif olan durum, Halil’in hapiste olduğu süreçte Sabiha’nın Halil’i beklememesi ve pavyonda başka erkeklerle vakit geçirmesi gerekçeleriyle, adeta bir namus cinayeti edasıyla, bıçaklanması ve bu durumun seyirciler tarafından aşk adı altında normalleştirilmesidir. Senaryonun girdiği yarım saatten fazla süren bu melodramatik kısır döngü, oldukça realist bir finalle son bulur. Halil hiçbir şey olmamış gibi evinin erkeği olurken, Sabiha aşk acısıyla dımdızlak bir şekilde ortada, aile tablosunun dışında kalır ve eski yaşantısına geri döner. (gizlinot: başlangıçta üstünlük sabiha'nın elindeyken, sabiha başladığı yerden de geriye düşer. hayatına normal bir şekilde devam eden bir kadınken artık aşk acısıyla yara almış ve ömür boyu bir yarısı eksik kalacak bir kadındır.) film Sabiha’nın yürüyüşüyle sonlanır. Seyirci Sabiha’yla Halil’in karşılaşacağını (gizlinot: belki kavuşacağını, belki bakışacağını) düşünür ancak bu gerçekleşmez. filmin sonu, erkeklerin pavyona girip sohbet ettikleri ilk sahnedeki konuşmalarından bellidir aslında. (gizlinot: foreshadowing)
Safa Önal şüphesiz büyük bir üstat ancak yazdığı senaryolarda melodramatik unsurları fazlaca kullanmasaymış keşke diyorum. Bu filmin giriş ve sonuç kısımları oldukça başarılı bir şekilde yazılmış ancak gelişme kısmında bazı sorunlar var. Metin Erksan’ın yönettiği son film olan ve safa önal'ın senaryosunu yazdığı ‘’Sensiz Yaşayamam’’da da aynı sıkıntılar mevcuttu. İlgi çekici bir konuyla ve farklı bir tarzda başlayan film, yarısından sonra melodrama bağlanıyor ve bu şekilde sonlanıyordu.
Lütfi Akad’ın çekimleri, döneminin İstanbul’unun güzelliği, Şoray’ın ve Günay’ın filmi taçlandıran üstün performansları ve uyumları zaten malum. İlk karşılaştıklarında, Halil’in ‘’parası ne kadarsa ödeyeyim’’ dediği ancak Sabiha’nın onu bakışlarıyla durdurduğu sahne çok etkileyiciydi. Şoray’la Feray’ın karşılıklı sahneleri de çok keyifliydi. (gizlinot: feray'ın ''başka erkek olsa, o kadar masraftan sonra... kim bilir ne niyeti vardır.'' deyişine kahkaha attım. kadın senaryonun en mantıklı ve hayat tecrübesi olan karakterini canlandırıyordu. ikilinin aşkını görüyor hatta özeniyor ancak bu işin sonunun olmayacağını da biliyor.) Senaryoda bahsettiğim unsurlar daha iyi işlenseymiş keşke ancak bu haliyle de çok güzel ve artık klasikleşmiş bir film elbette.
(link: https://www.youtube.com/watch?v=SlUHf-9tISA şükran ay - kalbimi kıra kıra) (gizlinot: şarkının altındaki yorumlar yine kanser edici, aşırı doz kuşak çatışması ve nostalji, o yıllarda yaşamadım diye ne yapayım kardeş zamanda yolculuğu bulup 70'lere mi ışınlanayım. siz en iyisi sadece şarkıyı dinleyin.)
12 mart 2021 11:37
12 mart 2021 13:03