1. ölümü hakkında Necip Fazıl şunları söyler:
“Ziya Gökalp’ın Allah’ a karşı tavrına ait bir müşahede(gözlem)…
Tarihin ve kimsenin bilmediği bir hadise… Benim kırk yıllık bir hatıram…
Bundan kırk küsur yıl önce, Abdülhak Hamid’in evinde bir hanımefendiyle tanıştım. Bu hanımefendi, ömrü Avrupa’da geçmiş, ne Ziya Gökalp’ı tanıyan, ne Türkiye’yi, Türk Edebiyatını bilen, züppe, Avrupalılaşmış bir kimse… Kimsenin kastla, ne lehinde olabilir, ne aleyhinde.
Ben Abdülhak Hamit’e, Ziya Gökalp’ın dinsizliğinden bahsederken birden doğruldu ve aynen şunları söyledi:
“İstanbul’a gelişlerimden birinde hastalandım ve Fransız hastanesine yattım. Bitişiğimdeki odadan garip sesler geliyordu.Kim olduğunu, bu sesleri çıkaran hastanın kim ve ne olduğunu sordum. Meşhur Ziya Gökalp, dediler. Mebusmuş(milletvekili). Profesörmüş…ismini bile yeni duyuyordum. Öldüğü gece, başını duvarlara çarparak, SABAHA KADAR ALLAH’A EN GALİZ(AĞIR) KELİMELERLE SÖVDÜ… O kadar fena oldum ki bu hal karşısında odamdan çıkıp başka bir yere sığındım. Öğrendiğime göre Allah’ a inanmazmış…”
kimi kesim buna inanırken kimisi ise iftiradan öteye geçemediğini savunarak Necip Fazıl'ın yoksaydığı kendi geçmişinin bir parçası olan ''Kadın Bacakları'' adlı şiiriyle yüklenenler oluyor kendisine.
Ziya gökalp'e geri dönecek olursak da Türkçülüğü savunan ve ilk sosyoloğumuz olma sıfatını taşıyan, Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin'in yanı sıra milli edebiyatın başlangıcı olan ''Genç Kalemler'' dergisinin kurucularındandır.Kürtçülüğü(gizlinot: kürt ve yahudi olduğu konusunda da söylentiler var) değil Türkçülüğü savunmasına yüklenilir ancak tam tersi olsaydı durum yine aynı olacaktı aşikar.
18'inde teşebbüs ettiği intiharının sebebi olarak ise istibdat dönemini eliştiren dolayısıyla da hak,adalet,özgürlük konularında beklentilere sahip olan biriydi ancak bu beklentileri boşa çıkınca bu onu ümitsizliğe sürükleyip hayattan soğutmuş olması dense de ailevi durumlardan dolayı olduğu da öne sürülüyor.Gerçek(gizlinot: ilki olması çarpıcı olurdu bence) her ne ise fark etmez,kafasında bir kurşunla yaşamaya devam edişi garip bir mucizedir bence.