yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (5)
    • medya (4)

    1. Ezel Akay'ın yönetmenliğini yaptığı, Haluk Bilginer ve Beyazıt Öztürk'ün başrolleri paylaştığı 2005 yapımı yerli film.

    Filmi bitirdikten sonra izlemek için bu kadar geç kaldığıma üzüldüm. Kostümleri, müzikleri, oyunculuklarıyla türk sinemasının başyapıtlarından olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen çoğunuz izlemişsinizdir ama kaçıran varsa bence mutlaka izlemeli. :)

    Ayrıca bir haftadır sürekli dinlediğim, filmin soundtracklerini içeren çalma listesini de bu vesileyle buraya bırakmak isterim^^ (link: https://www.youtube.com/playlist?list=PLOP8MwvFE7nMqgjkmFMV-Kl52JaAK9XeM link)

    12 eylül 2016 18:57

    2. türk sinemasının hak ettiği değeri göremeyen muhteşem filmlerinden biri. ilk izlediğimde hatırlıyorum çok fazla anlayamamıştım, kullanılan dil vs garip gelmişti belki de ama 2. kez izlediğimde beni öylesine etkileyen bir film oldu ki.. gerçekten çok güzel bir film, oyunculuk ve hikaye harika. oyuncu kadrosu çok uygun seçilmiş, film müzikleri de çok güzel. eski bir film demeyin, izlemeyen varsa mutlaka izlesin.

    12 eylül 2016 19:51

    3. açıklayamadığım bi durumun içindeysem veya cacık yapıyorsam andığım film.(link: https://www.youtube.com/watch?v=5mVU4L-rwzs cacık olduk elhamdülillah)

    12 eylül 2016 22:48


    4. televizyonda parça parça izleyip bir türlü tam izleyememiştim bugüne kadar. bu filmi bu kadar geç izlemiş olmak üzüntü verici.

    toplumun hangi dönemde olursa olsun çıkarlara göre hareket ediyor olması, ikiyüzlü olması şaşırtıcı bulduğum detaylardan. şamanizm ögeleri, islamiyet' in kabul edilişinde karşılaşılan sıkıntılar, buna rağmen filmde geçen hoşgörü ortamı filmde dikkat çeken sahnelerden oldu benim için. bunun dışında oyunculukları , müzikleri, dönem kıyafetleri oldukça eğlenceli. Beyazıt öztürk' ün, haluk bilginer' in yanında göze batacağını düşünmüştüm ama çok iyi kalkmış rolün altından.

    1 güldürüp 3 düşündüren, ağlatan bir film diye özetleyebilirim. biraz zaman geçtikten sonra tekrar izlemeyi düşünüyorum, mutlaka gözden kaçırdığım yerler olmuştur :)

    12 mayıs 2017 00:37

    5. (bu yazı da Türk kültürünün nasıl olup da şehirli ve sünni hayatına yenildiği, öz Türk kültürünün Arap etkisi ve Arap kokuşmuşluğu altında dejenere olduğunun işlendiği bir filmin hikayesini konu alıyor. Değeri bilinmeyen bir film. Yazı uzun, Çünkü konu derin.)

    senaryosunu levent kazak'in yazdigi ezel akay'in yönetmenligini yaptığı, bursa'nin orhaneli ilçesinde çekilen film. karagözü haluk bilginer'in,hacivatı beyazıt öztürk'ün oynadı. 

    film karagöz’ün türkmen obasıyla başlar, türkmen obası kuş misali göçerdir ''biz göçerük, bu diyardan geçerük". karagöz’ün bir kulağı duymaz bu yüzden söylenenleri genellikle yanlış anlar. hacivat, kadınlara zaafı olan ayrıca zorda kalınca yalana başvurmaktan çekinmeyen bir elçidir. 

    kam yani şaman ana yörüklükten vazgeçer, yerleşirse, cinler onu terk eder. 

    Burdaki mesaj, din uğruna kültürün kenara itilmesiydi. müslümanlık öncesinde çok saygı duyulan türk kadını, müslümanlık adına arap kültürünün benimsenmesiyle kenara itilmiştir . ki rum muhafız hatunlarla Yani baciyan ile anlatılan buydu.

    Moğol yağmalarından bezmiş Yörük-Şamanist Karagöz ile onun annesi Şaman Ana, bu ikilinin şahsında içinde yaşadığı göçer toplumun ekonomik, toplumsal, siyasal, dinsel ve ruhsal kimliğini tanımlanmış. Karagöz, henüz Müslüman olmamış, göçerliğe ve bunun getirdiği sıkıntılara son vermek için yerleşik hayata (Ahilerin yönlendirip biçimlendirdiği ticaret altındaki şehir hayatına) geçmeyi arzulayan (Yörüklük yerine yatukluğu, yaylada yürümek yerine mahallede yürümeyi isteyen), çok daha önceleri yerleşik hayata geçerek şehirleşen “medenî(nasıl ise artık)” Türklere göre kaba saba, cahil ve Şamanist bir Yörük’tür.

    Ölmüş babasını inanç sisteminin merkezine oturtan Karagöz, vergi vere vere geriye kalan tek ve biricik buzağısı “Altun”unu bir hayvandan çok insan gibi algılar. Karagöz 13. ve 14. yüzyıllar Anadolu’sunda dinsel, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel şartlara bağlı olarak yaşanan değişim ve dönüşüme henüz ayak uyduramamıştır. yeni anlayışa, yaşam biçimine, değerlere, siyasal ve toplumsal yapılanmaya uyum sağlamamış ve bundan dolayı da alaya alınır. inancı, yaşam tarzı ve olay ve nesneler karşısındaki tutumu nedeniyle küçümsenen bir tiptir. O, şehirli Türk’ün nazarında “kaba saba, gayrı medenî Türk”tür. Halbuki esas ve gerçek Türk kültürü, yaşam biçimi o'dur. 

    Evliya Çelebi seyahatname'sinde, Karagöz’ü bir “Kıptî” olarak nitelendirmiştir. Orta Anadolu’da bazı göçerlere “Çingene”nin yanı sıra, “Abdal” da denilmiştir. Orta Anadolu’nun Sünni olan yerleşikleri tarafından “Abdal” diye nitelendirilen bu göçerler marjinaldir. Orta Anadolu’da vaktiyle “Abdal” adı verilen göçerlerin bir kısmı, Roman ya da Çingene kökenli değildir. bazıları, Orta Anadolu’yu karış karış dolaştıkları dönemlerde yerleşik hayat tarzına geçememiş, özellikle de sürdürdükleri hayat tarzları nedeniyle Sünni İslam’ı benimseyememiş Türk gruplarıdır. Fakat yerleşik kesimler onları, hayat tarzı ve Sünni İslam’a uymayan inanç ve uygulamaları nedeniyle Çingenelerle bir tutmuştur. filmdeki Karagöz de göçerdir ve ait olduğu göçer toplum, devlet ve yerleşik yani kentli toplum nazarında gayrı medenî ve marjinaldir. Karagöz’ün Kıptîliği meselesi, onun göçerlik vasfının; yerleşme, kentleşme ve Müslümanlaşma sonrasında, alt kültürü temsil eden Çingenelikle birleştirilmesinden kaynaklanmıştır. Karagöz’e sonradan yakıştırıldığını düşündüğümüz Kıptîlik vasfı, onun göçerlik vasfına atıf yapmaktadır. 

    filme ustaca monte edilen Pervane(isminde bile bir fırıldak var)  tipinin en önemli temsilcilerinden olduğu yeni zihniyet ve sistem, hem Hacivat ile Karagöz’ün hem de göçerliğin ve eski inanç ve düşünce sisteminin temsilcisi olan Şaman Ana’nın sonunu getirmiştir.pervane şunu der filmde;

    'arap ülkelerinde teze bir fikir vardır. adı rüşvettür. her kim ki işi devlete düşer ise vereceği işini yaptırmak içün paradur. iş ne kadar zor ise rüşver o kadar büyür. rüşvet ünen hallolmaz iş kalmaz. icabında cenk ederken kılıcın açamaduğu kapuyu rüşvet açar.'

    Değişim çok güçlü ve hızlıdır. Ki okumuş ve kültürlü Hacivat bile bir müddet sonra bu değişime ayak uyduramamış, hayat ve fikir mücadelesini kellesini kaybederek sonlandırmıştır. Latince bilen tercüman ya da ulağın arandığı sahnede Hacivat, Arapça ve Farsça bildiği için elçiliği alacağını sanır ama Latince bilen istenir. Yeni devletin istikameti “batı”dır ve artık Arap ve Fars dillerini bilen ulakların yerine Latince bilen ulaklara ihtiyaç vardır. Hacivat’ın yaşadığı dramatik sonun en önemli sebebi, yeni bir zihniyetle yeni bir düzen tesis eden “oligarşi”yi mizah yoluyla eleştirerek halk nazarında küçük düşürmesidir. söylediği sözlerin Hacivat tarafından bir gösterinin ana malzemesi haline getirildiğinin bile farkında olmayan Karagöz’le birlikte yaşanan siyasal ve toplumsal çarpıklıkları komik ve iğneleyici bir üslupla dile getirmiş, kentli ve “uyumlu” bir Türk olarak göçer ve aykırı bir Yörük’le işbirliğinin de bedelini ödemiştir.

    Karagöz’ün anası Şaman Ana, Orhan Bey tarafından yaptırılan camiyi hırsızlardan korumak için geceleri nöbet tutar. Hacivat ile Karagöz’ü zor durumda bırakmak için cami yapımını engellemeye çalışan Pervane ile adamları, Şaman Ana’nın becerisiyle minare için dökülen harcın kalıplarını Şaman Ana uyurken gizlice söker. Şaman Ana, uyurken dökülen ve henüz donmamış olan harcın altında kalır. Donmuş harcın içinde kalan Şaman Ana’nın asası harç içinde dimdik durur. Türk Şamanizm’inin Anadolu coğrafyasında İslam karşısındaki yenilgisinin ilanıdır bu sahne. Ama Türk Şamanizm’ine ait pek çok öğe, Türk Müslümanlığı içerisinde sentezlenmiş bir şekilde günümüze kadar korunmuştur(mesela ağaçlara bez bağlamak).

    Filmde oldukça fazla ironik ve komik detay var, mesela oldukça çapkın olan Hacivata ait olan inek bağırsağından yapılma kondom 1300'lerdeki korunma yöntemleri hakkında önemli  ve doğru bilgi vermiş.

    yörük karagöz, ineğinin hastalanınca öyle bir oyunculuk gösterdi ki haluk bilginer, o dönem dilini o kadar ustaca seslendirmiş ki

    -anaa anaa altun ölmiye galktuu ana nerdesün! nice yoldaşluk ettüük tezeğinle pilav bişürdüük buzalarını obayı basan tatara verdüük sütünüle serpüldüük şimdiye kadar beynürünü yedüük sütünü içdüük hasta babacıma şifa ettüük kışın nefesüyle ısındıık ye altun ye ye de canlanasın göktanrı sana sıhhat vere. oohohoooyy nice buzağılarını yedüük derilerini ayacıklara çarık ettüük akçakızı çadıra yama ettüük yol bitti deyü bırakma kendünü galk!bak şehürlü sığırlara hepüsünün keyfi yeründe!

    Bu sahnenin ilerisinde ise 

    -sen ne iş tutarsın, der Hacivat. karagöz

    -ben yörüğüm. hem yörürüm hemi de verürüm.

    -De bakem ne verirsin? 

    -tatarlara buzaları verdük beygüleri verdük kazları verdük gardaşları verdük halayı teyzeyi verdük eşkıyaya malımızı verdük aşımızı verdük ama ac olarak hep yürüdük yörüdük amma eksülerek.

    hacivat:

    -burdaki esnaflar daha iyi bilir alışsız veriş olmaz.

    karagöz:

    -biz de öyle dedük çoğalak dedük şehirli olak dedük. tatardan galan son ineği de bu hacıcavcava(hacivat) gaptırdık. sorarım size nedir bu yörüklerin halı?sizinki alışveriş de bizimki niden veriş? bizde neden alış eksüktür? 

    Birde Ayşe hatuna evlilik teklifi var Karagöz'ün

    -ayşe gadın benüm ol! elini vir... bebücüklenelim.

    Bu da yörüklerin türküsü filmde okudu bunu Karagöz; 

    yüklenüp karanluğu, ışıklara yürürün,

    
yıldızlaru aş edüp, rüyalara yürürün,


    göç dedüğün heç bitmez, bilünmeze yürürün...



    gurbettür melmeketüm, yanluzluğa yürürün...



    uyurkene yürürün, külerkene yürürün,


    yağmurlarla yürürün, özlerkene yürürün,


    doğarkene başladu, büyürkene yürürün,

    10 ocak 2020 19:44