yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (4)
    • medya (0)

    1. 2000 yılının başları... Ebru gündeş, hülya avşar, Jennifer Lopez, bilimum sosyete...

    Hepsinin fotoğraflarında ince kaş. Şu an bize komik gelen görüntüler. Peki 2000 yılında da bu kadınlara, makyajlarına, kıyafetlerine gülünüyor muydu sizce? Komik olmak için mi böyle görünüyorlardı?

    Moda ince kaş ya, herkes toplanıp kuaförlere inceltti kaşlarını. Günler geçti, 10-15 yıl geçti, kalın kaş "moda" oldu bu sefer. Enn güzel mankenler bu sefer kalın kaşlarlarla karşımızda. Şimdi kaşlarımızı kalınlaştırmak için kuaför yolunu tuttuk. Yağlar satın aldık, yetmedi. Güzellik salonlarına paralar akıttık, oldu bu sefer. Artık aynada 3 ay kalıcı muhteşem kalıcı kaşlarımız oldu. Zaten eskiden sahip olduğumuz kalın kaşlar için artık para ödüyoruz.

    Peki 2000 başlarında bu kaşı güzel bulan biz niye artık güzel bulmuyoruz? Bundan 10 yıl sonra da yaptırdığımız burnumuzu, dudaklarımızı, çenelerimizi mi beğenmeyeceğiz? Güzellik diye bir şey yok mu? Simülasyonda mı yaşıyoruz? Biri algı yaratıp bizi kullanıyor mu?

    Wake up Neo!

    13 kasım 2020 23:19 13 kasım 2020 23:38

    2. ne kadar fazla "şeye" sahip olduğumuz en iyi taşınırken anlıyoruz.

    son 15 senedir taşınmadığım için erasmusa gittiğim zaman hissetmiştim bunu. 6 ay kadar kalacağım bir lokasyona ne götüreceğim ve nasıl götüreceğim benim için bir problem olmuştu. dolaptaki milyon giysiden bazısını seçip yanımda götürmem konu olduğunda gördüm ki gerçekten elimde bir sürü şey var ve hepsi aşırı yer kaplayan ağır şeyler. Sonuç olarak dolabımın 1/5i bile etmeyecek kadar eşya götürüp orada 5 ay geçirebildim. avrupa'da gezerken portekiz'in 35 derece sıcağından tutun hollanda'nın soğuk havasına kadar pek çok sezondan geçtim ve elimdekiler hepsine yetti. ankara'daki kayar kapılı devasa dolabımdan oradaki 2 kapılı ikea dolaba çok çok az eşya götürüp hayatta kalabilmiştim, gittiğimde paramız değer kaybettiğinden alışveriş yapmama alışkanlığı edinmiştim ve döndüğümde elimdekilerin değeri gözümde katlanmıştı, bu yüzden küçülme yoluna da gidemedim. halen daha avm gezmeyi, arkadaşlarımla mağazalarda dolanmayı çok seviyordum ama hem paranın değersizleştiğini düşündükçe hem de evde ne kadar çok eşyam olduğunu düşündükçe aşırı bir ikileme düşüyordum.

    eminim orada benim gibi olan onlarca süslüm vardır. bakın benim bu durumum 2014-2017 arası olan üniversite yıllarımda biriktirdiğim eşyalardan dolayı... hani son 5 senedir gündemde olan instagram ve tiktok'un aşırı yükselişi, influencer çılgınlığı ve fahiş fiyatlar henüz devrede değilken. mağaza vitrininde ne gördüysem ondan influence olduğum, gratis ve watsonsların ülkede yeni yeni türediği dönemde öğrenci harçlığımla aldığım eşyalar. bu aralıkta çalışan kadınlar daha da fazla alım gücüne sahipti, şu anda da pek çoğu benden daha yüksek bir alım gücüne sahiptir.

    2. el satış, içeriği kontrol ederek satın alma, düzenli olarak decluttering çözüm olmuyor artık elimdekilere. seneler sonra ankara'dan istanbul'a taşınmam söz konusu olduğunda aile evimdeki her şeyi taşımadığım halde 7 çanta eşyayla lojmana giriş yaptığımda dank ediyorum durumu. kendime her daim artık bir şey almamayı telkin etsem de önüne geçemiyorum ve bu tüketim çılgınlığından başka bir şey değil. tanrı hepimizi kapitalizmden korusun.

    14 eylül 2022 20:36

    3. Gerçekten çağın adı.

    16 eylül 2022 16:08


    4. Uzun zaman önüne geçilebileceğini düşünmüyorum. Hatta artacak diye düşünüyorum. Bu sadece giyim kuşam eşya için değil. Hayatın her alanında böyle. Fazla ve hızlı tüketim. Dizileri bir gecede bitiriyoruz. 1 hafta bölüm beklemeli dizilere sövüyoruz. En hızlı şekilde ulaştığımız her şeyi tüketme derdindeyiz. Artık böyle düşününce işin giysi kısmı beni fazla düşündürmüyor, hayatı çılgınlar gibi tüketmenin derdindeyim. Tüketmekten ve hızdan yoruluyorum ama önüne de geçemiyorum. Sunulan ve istenen bu. Çağın gereğini yapıyoruz. Dünya da trendlerini çok hızlı tüketiyor bir yandan. Tam tersi bir akım gelip çattığında işler bir süre için tersine döner. Sonuçta biz çoğunluk nasıl yapıyorsa o şekilde savrulan canlılarız. Doğayı tüketmezsek o gün gelene kadar, belki minimal bir çağımız da olur. Ya da yiyip bitiririz dünyayı.

    17 eylül 2022 01:58